Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Efes-2024 Tatbikatı’nın seçkin gözlemci gününe katıldı.
Erdoğan, burada yaptığı konuşmasında şu ifadeleri kullandı;
Efes-2024 Tatbikatı’nın seçkin gözlemci günü vesilesiyle sizlerle birlikte olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Bu yılki tatbikatımıza kendi askerlerimizin dışında 45 farklı ülkeden 2 bine yakın dost personel katılıyor. Misafirlerimize Türkiye’ye hoş geldiniz diyorum. 2 yıl önce gerçekleştirdiğimiz Efes-2022 Tatbikatı’na katılan ülke sayısı 37 idi. Tatbikata olan ilginin bu sene her düzeyde arttığını memnuniyetle müşahede ediyoruz. İki safha halinde toplam 11 bin askeri personelin katılımıyla 25 Nisan’dan beri icra edilen tatbikata destek veren herkese teşekkür ediyorum.
Efes-2024 Tatbikatı’nda hiçbir ülke hedef alınmıyor. Tatbikatımız barışı destekleme harekatına dayalı jenerik bir senaryo ile icra ediliyor. Tatbikatın birleşik ve müşterek harekatın planlanması, koordinasyonu ve icrası konusunda ordumuzun kabiliyetlerini artıracağına inanıyorum. Siber savunmada ve siber güvenlik başlıklarında farkındalığın gelişmesine katkı yapacağı kanaatindeyim. Envantere yeni giren yerli ve milli sistemleri de yine tatbikatta kullanma fırsatı buluyoruz. Tatbikatta 33 farklı silah, araç ve sistemin ilk kez denemesini yapacağız. Tatbikata kamu kurumları ile sivil sanayi kuruluşları da dahil edildi. Biz savunma sanayii dahil ilişkilerini kazan-kazan anlayışı ile geliştirmeye çalışan, bunun mücadelesini veren bir ülkeyiz. Savunma sanayii alanında sahip olduğumuz yetenekleri dost ve müttefik ülkelerle paylaşmaktan memnuniyet duyduk.
Geçtiğimiz yıl 185 ülkeye 230 çeşit ürün ihraç ederek 5,5 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaştık. Aynı zamanda 10 milyar 240 milyon dolarlık yeni sözleşme imzaladık. Bugün 50 ülke Türk şirketlerinin ürettiği insansız sistemleri kullanıyor. Efes-2024 Tatbikatı’nı savunma sanayiindeki tecrübemizi dostlarımızla paylaşma anlayışımızın yeni bir sembolü yeni bir nişanesi olarak görüyoruz. Tatbikat programındaki savunma sanayii ürünleri sergisinde yer alan silahlar, araçlar ve sistemler ülkemizin ulaştığı noktayı ortaya koymaktadır.
“Hiçbir ülkeye karşı husumet ve ön yargı beslemiyoruz”
Başucu kaynaklarımızdan olan Kutadgu Bilig de savaş bilgisiz ve kötülere, zalimlere, adaletsizlik yapan düşmanlara karşı başvurulacak son çare olarak tanımlanır. Abdülhak Molla ise aynı gerçeği asırlar sonra şöyle ifade ediyor; Bu mesel ile bulur cümle düvel, fevzü felah hazır ol cenge eğer ister isen sulhu salah. Günümüz Türkçesi ile söyleyecek olursak, bütün devletler kurtuluş başarısının bu ibretlik sözde bulur. Şayet, barış istiyorsan savaşa hazır ol. Türkiye olarak askeri imkan ve yeteneklerimizi güçlendirirken bu anlayışla hareket ediyoruz. Biz gerilimin ve kavganın değil sulhun, barışın ve iş birliğin tarafındayız. Biz aynı coğrafyayı paylaştığımız ülkelerle yan yana yaşamak istiyoruz. Hiçbir ülkeye karşı husumet ve ön yargı beslemiyoruz. Kimsenin toprağında ve egemenlik haklarında gözümüz yok. Bize samimiyetle uzatılan eli asla havada bırakmadık ve bırakmayız. Türkiye’nin çıkarlarına saygı duyan bizimle iş birliğini geliştirmek isteyen herkesle diyaloğa, temasa, bağlarımızı güçlendirmeye hazırız. Son dönemde dostlarımızın sayısını çoğaltmak amacıyla pek çok adımlar attık. İnşallah yeni açılımlarla yolumuza devam edeceğiz.
Şu gerçeğin çok iyi idrak edilmesi gerekiyor, Türkiye küresel gelişmelerin uzağında yer alan bir ülke değildir. Şu an dünyadaki çatışmaların, siyasi krizlerin ve çekişmelerin en yoğun yaşandığı coğrafyada bulunuyoruz. İnsanlığın gündemini meşgul eden ne kadar olay varsa Türkiye’nin yakın çevresinde cereyan ediyor. Karadeniz’den komşularımız olan Rusya-Ukrayna arasındaki savaş üçüncü yılına girdi. İstanbul süreci ile adil bir barışı tesis etmeyi amaçlayan çabalarımız maalesef savaş lobileri tarafından engellendi, sabote edildi. Bölgemiz ve dünyaya ekonomik maliyeti günden güne artan bu savaşın ne zaman ve ne şekilde sona ereceğini kimse bilmiyor. Bir başka komşumuz Suriye’de halen kaos ve istikrarsızlık hakim. Bölücü terör örgütünün Suriye uzantısı bir teröristan kurma hedefiyle bölge halkı üzerindeki baskısını, tehditlerini ve gayretlerini yoğunlaştırdı. Örgüte boyun eğmeyen ve haraç vermeyen insanların öz topraklarından sürülmesinden, çocuk asker kullanımına kadar her yola başvuruyorlar. Meselenin DEAŞ ile mücadele olmadığı, doğrudan ülkemizi ve bölgemizi hedef alan sinsi bir planın adım adım uygulandığı anlaşılıyor.
“Biz bu hokkabazlıklara kanmayız, prim vermeyiz”
Terör örgütünün halk oylaması bahanesiyle ülkemizin ve Suriye’nin toprak bütünlüğüne yönelik mütecaviz eylemlerini yakından takip ediyoruz. Daha önce de bu konudaki politikamızı çok net ortaya koyduk. Türkiye, güney sınırlarının hemen ötesinde Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyinde bölücü örgütün bir teröristan kurmasına asla izin vermeyecektir. Oldu bittiler karşısında daha evvel yapılması gerekiyorsa ne yapılması gerekiyorsa onu yaptık, aynı durumla karşılaşmamız halinde harekete geçmekten yine çekinmeyiz. DEAŞ ile mücadele argümanının artık bizim nazarımızda hiçbir hükmünün kalmadığının bilinmesini istiyorum. DEAŞ’a karşı göğüs göğüse mücadele eden bu örgüte sahada en ağır darbeyi indiren ve hezimete uğratan tek NATO müttefiki biziz. Dolayısıyla bu örgüt üzerinden ne yapılmak istendiğini, bölgemizde nasıl bir oyun oynandığını çok iyi biliyoruz. Biz bu hokkabazlıklara kanmayız, prim vermeyiz. Söz konusu ülkemizin toprak bütünlüğü ve milletimizin güvenliği olunca kimseyi dinlemeyiz, hiçbir tehdide boyun eğmeyiz. Bölücü terör örgütünün ve hamiliğini yapan güçlerin emrivakilerle hiçbir yere varılamayacağını göreceklerine inanıyoruz. Bölgedeki tüm aktörlerden bu konudaki meşru endişelerimizi anlamalarını ve saygı göstermelerini bekliyoruz.
Rusya, Ukrayna ve Suriye’nin yanı sıra komşumuz Irak da savaşlardan ve çatışmalardan yorgun düşmüş durumda. Dost ve kardeş Irak’ın toparlanma, kalkınma, kendi ayakları üzerinde durma mücadelesini memnuniyetle takip ediyor ve destekliyoruz. Tüm imkanlarımızla Iraklı kardeşlerimizin yanında olmayı sürdüreceğiz. Pakistan’dan Afganistan’a, Libya’dan Somali ve Sudan’a, Türk Cumhuriyetlerinden Balkanlar’a uzanan geniş coğrafyada barışın, huzurun ve istikrarın hakim olması için çalışmalarımızı devam ettiriyoruz. Gönül coğrafyamız olarak tarif ettiğimiz tüm bu ülkelerin güvenliğini kendi milletimizin güvenliğinden ayrı tutmuyoruz. 30 yıl sonra Karabağ’ın azada kavuşmasıyla birlikte bölgemizde kalıcı sükunet için gerçekten tarihi bir fırsat penceresi açıldı. Bunun heba edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz. Ermenistan yabancı güçlerin ve diasporanın esaretinden kurtulduğu ölçüde barışa daha da yaklaşacaktır. Ermeni halkı geleceğinin hariçten gazel okuyanlarda, kışkırtanlarda değil asırlardır beraber yaşadığı ve yaşayacağı komşularında olduğunu görmeli, anlamalı ve bunun gereğini cesaretle yapmalıdır.
“Böyle bir vahşeti haklı gösterebilecek hiçbir gerekçe olamaz”
Bir yanda bölgemizde ümit verici gelişmeler yaşanırken, diğer yanda İsrail’in Gazze’ye yönelik vahşi saldırıları katlanarak artıyor. 7 Ekim’den beri 36 binden fazla masum, savunmasız insan acımasızca katledildi. 15 binden fazla çocuk, 10 binden fazla kadın İsrail güçleri tarafından Gazze’de ve işgal altındaki Filistin topraklarında öldürüldü. 2,3 milyon insan göçe zorlandı. Gazze yaklaşık 8 ay içinde neredeyse tek bir sağlam binanın kalmadığı devasa bir harabeye döndü. Önceki gün mülteci kampına düzenlenen hava saldırısı artık insanlığın bittiği noktaydı. Böyle bir vahşeti haklı gösterebilecek hiçbir gerekçe olamaz. Savaşın da bir hukuku, sınırı ve ahlakı vardır. 36 bin masum insanı öldürmek, 80 binden fazla masumu yaralamak, camileri, okulları, hastaneleri, kiliseleri vurmak, gıda sırası bekleyen sivillerin, yardım götüren görevlilerin üzerine bomba yağdırmak savaş değil apaçık bir soykırımdır. Soykırımı görmezden gelenler sadece savaş suçu işlenmesini desteklemekle kalmıyor aynı zamanda bu suça ortak da oluyorlar. Ahlak ve vicdan sahibi hiç kimsenin bu cinnet tablosunu kabul edeceğini düşünmüyorum. Bu vahşet tablosu karşısında Türkiye kendisinden bekleneni, kendisine yakışanı ve tarihi mirasının gereğini yapmaktadır. Türkiye olarak Gazze’de acil ateşkesin temini için diplomatik çabalarımızı artırarak devam ettireceğiz. Soykırımın sorumlularının adalete hesap vermesi için atılan tüm adımları desteklemeyi sürdüreceğiz. İsrail’in zulmü karşısında tarihin doğru tarafında yer alarak Filistin Devleti’ni tanıyan, mezalime tepki gösteren tüm ülkelere de teşekkür ediyoruz.
“İHA ve SİHA üretiminde dünyada ilk 3’teyiz”
Etrafımız ateş çemberiyken, askeri, teknolojik, insan kaynağı bakımından ülkemizin güçlü olması, caydırıcılığının yüksek olması bizim için tercihten öte mecburiyettir. Türk Silahlı Kuvvetleri’mizin sahada en üstün teçhizat ve sistemlerle donatılmasını temel bir gereklilik olarak değerlendiriyoruz. 2002 yılından itibaren başlayan süreçte savunma sanayiinde millilik ve yerliliğin azami seviyeye çıkartılması için her türlü imkanı seferber ettik. Türkiye savunma sanayiinde gerçekleştirdiği atılım sayesinde bölgesinde vazgeçilmez oyunculardan biri haline geldi. 2002 yılında sadece 62 savunma projesi yürütülürken bugün bu sayı binleri geçti. 2002 yılında yaklaşık 5,5 milyar dolar bütçeli savunma projeleri yürütülürken, şimdiki projelerin hacmi 96 milyar doları aştı.
Kendi savaş gemisini tasarlayan, inşasını ve idamesini gerçekleştirebilen 10 ülke arasındayız. İHA ve SİHA üretiminde ise dünyanın ilk 3-4 ülkesi içindeyiz. Dünyanın ilk SİHA gemisi TCG Anadolu, insansız savaş uçağı KIZILELMA, 5’inci nesil milli muharip uçağımız KAAN, AKINCI, AKSUNGUR, ANKA-3 ve diğer pek çok kabiliyetlerimizle kendimizi sürekli geliştirmenin gayreti içerisindeyiz. Önümüze çıkartılan sayısız engele ve aralarında müttefiklerimizin de olduğu tedarikçilerin uyguladığı kısıtlamalara rağmen bunları başardık. Kara, deniz ve hava kuvvetlerimiz yetkinlikleri, harekat kabiliyetleri ve üst düzey eğitimleriyle hasımlarımıza korku, dostlarımıza güven aşılıyor. İnşallah bunu daha da güçlendireceğiz. Savunma sanayiinde sahip olduğumuz imkan ve kabiliyeti dostlarımızla ve müttefiklerimizle paylaşmaktan memnuniyet duyacağımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum.
Efes-2024 Tatbikatı’na katılan Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ile dost ve kardeş ülkelerin tüm personeline bir kez daha teşekkür ediyorum. Bu vesileyle vatanımız, bayrağımız ve istiklalimiz uğrunda can veren şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum, gazilerimize sağlıklı ömürler diliyorum.