Yatırımcıların en çok endişelendiği senaryolardan biri, piyasa balonlarının patlamasıdır. MarketWatch yazarı Dambisa Moyo, dört tip piyasa balonu olduğunu ve bunlardan birinin özellikle sistemik riskler taşıdığını belirtiyor.
Küresel borsalarda balon işaretleri görülüyor. Dow Jones Sanayi Endeksi kısa süre önce ilk kez 40.000 puan sınırını aştı. İngiltere’de FTSE 100 Endeksi ve Fransa’da CAC 40 Endeksi yeni rekorlar kırdı. ABD borsalarında ileriye dönük fiyat-kazanç oranları 25 kat civarında işlem görüyor. Bu oran, 16 kat olan tarihsel ortalamalarının oldukça üzerinde. Bu yüksek hisse değerlemeleri, politika faizlerinin %5’in üzerinde olduğu bir dönemde gerçekleşiyor.
MarketWatch’un haberine göre bu tür eğilimler, yeni bir piyasa balonu hakkındaki endişeleri haklı çıkarıyor. Ancak tüm balonlar eşit değil ve sadece bazı tür balonlar geniş ekonomi için sorunlu. Piyasa balonlarının patlama sonrasında yıllarca büyümeyi baltalayan bir zincirleme reaksiyonu tetikleyip tetiklemediği önemlidir.
Dambisa Moyo, piyasa balonunun nerede ve ne zaman patlayabileceği ile bir düzeltmeye mi yoksa bir krize mi yol açabileceğini anlamak için iki faktöre dikkat edilmesi gerektiğini belirtiyor: Birincisi, bir varlığın verimli veya verimsiz olduğuna bakılmaksızın altında yatan temel değeri; ikincisi ise bu varlığın nasıl finanse edildiği (öz sermaye, nakit veya kaldıraç yoluyla).
Moyo’ya göre, bu iki faktöre dayanarak dört tür borsa balonu ortaya çıkıyor:
Birincisi, ekonomi için en az tehlikeli olan öz sermaye veya yatırımcının parası üzerinden finanse edilen varlıklardaki balon piyasasıdır. Örneğin, bir telekomünikasyon veya geniş bant internet kablosu şirketinin öz sermaye yatırımları. Balon patlarsa, kaybedilen sermaye daha geniş çapta ekonomiye yayılmadan doğrudan yatırımcılar arasında büyük ölçüde kontrol altına alınabilir.
İkinci kategori, şirketlerin faaliyetlerini finanse etmek için borç almaları sonucu borçla finanse edilen üretken varlıklar haline gelen piyasa balonlarıdır. Balon patladığında, büyük kayıplar bankacılık sistemi veya sermaye piyasaları tarafında hissedilir ve ekonomik toparlanmayı yavaşlatır. Ancak bu balonların ekonomiye etkileri sınırlıdır çünkü üretken varlıkları içerirler.
Üçüncü senaryoda birçok kripto para birimi yatırımında olduğu gibi, verimsiz varlıklar öz sermaye veya nakitle finanse edilir. Varlığın değeri düşerse, toparlanabileceği bir temel dayanağı yoktur. Ancak, öz sermaye veya nakit varlıkların finansman olarak kullanılması balonun kontrol altına alınacağını ima eder.
En tehlikeli balon biçimi ise borçla finanse edilen verimsiz varlıklardır. Buna en iyi örnek 2008 Küresel Finans Krizi sırasında görülen subprime-mortgage krizidir. Bu balonlar patladığında, geniş ekonomi üzerinde yıkıcı etkiler yaratır.
Günümüz finansal piyasalarında yüksek kaldıraçların kullanıldığı verimliliği tartışmaya açık varlıklar mevcuttur. ABD’deki kaldıraçlı kredilerin ve ipoteklerin yaklaşık %70’i geleneksel bankacılık düzenlemelerine tabi olmayan gölge bankacılık sektöründe tutuluyor. Bu durum, bu varlıkların iflas etmesi durumunda acil durum kurtarma fonlarından faydalanamayacakları anlamına geliyor.
Yatırımların kaldıraçla mı yoksa zaman içerisinde biriken tasarruflarla mı finanse edildiği belirsizdir ve bu da piyasalar için ciddi bir risk teşkil etmektedir. Verimsiz varlıkların ve kaldıraçlı kredilerin incelenmesi, olası bir finansal krizden kaçınmak için kritik önem taşır.