Donald Trump’ın seçim zaferi ilk başkanlık dönemini hatırlatır biçimde ABD Hazine tahvillerini batırırken hisse senetlerini ve doları yükseltiyor. Bu tablo bazı yatırımcılar için deja vu etkisi yaratsa da MarketWatch’un haberine göre ekonomi ve piyasalarda 2016’ya göre çok farklı bir zemin söz konusu.
Borsa araştırmaları şirketi Rosenberg Research’ün Başkanı David Rosenberg perşembe günü paylaştığı bir notta yatırımcıların bu farklılıkları görmezden gelme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyledi.
MarketWatch’un haberine göre Rosernberg açıklamasında, “Seçimden bir gün sonrası itibariyle şimdiye kadar önceki oyun kitabı kullanılıyor gibi görünüyor. Peki bu devam edecek mi? Önceki seferde önümüzdeki rota daha cazip görünüyordu” açıklamasında bulundu.
Yatırımcılar ABD seçimleri sonrasında Trump ticaretini güçlü bir şekilde destekliyor. Aslına bakılırsa borsaların performansı Trump’ın 2016’da Hillary Clinton’ı mağlup ettiği gündeki hareketini dahi aştı. S&P 500 Endeksi çarşamba günü %2,5 yükselerek rekor bir seçim günü sonrası performansını sergiledi. Endeks perşembe gününü de %0,74 yükselişle tamamladı.
Rosenberg ise uyarısında 2016 ile 2024 arasındaki zıtlıklara dikkat çekti:
2016’da yatırımcılar Brexit’in etkisi altındaydı ve piyasalar Clinton’ın zaferini bekliyordu. Rosenberg’e göre bu yılsa yatırımcılar Trump’ın kazanmasını büyük ölçüde satın aldı ve bu da piyasaların “en hafif tabirle köpüklenmesine” yol açtı.
Hisse senetleri çok daha pahalı bir konumda. S&P 500 Vadeli FK oranı Kasım 2016’da 17 kat seviyesindeyken bugün bu oran 22 kat.
‘Tahvil spread’i, bir tahvilin getirisinin, genellikle daha güvenli olarak kabul edilen bir referans varlık (genellikle devlet tahvili) üzerindeki farkını ifade eder. Spread, bir tahvilin taşıdığı riskin piyasa tarafından nasıl değerlendirildiğini yansıtır.
Trump’ın ilk seçimini kazandığı dönem olan 2016’da yüksek getirili tahvil spread’leri 500 baz puandı ve şu an 280 baz puan. Yatırım dereceli tahvillerde ise spread, 2016’da 150 baz puanken şu anda sadece 85 baz puan.
Kasım 2016’da 10 yıllık ABD Hazinesi tahvil getirisi için başlangıç noktası %1,8’di. Çarşamba günü ise tahvil getirileri %4,4’ü aştı.
ABD Merkez Bankası’nın (FED) politika faizleri 2016’da %0,5 ile sıfır sınırına yakındı. Faizlerin artırılmasından başka bir ihtimal yoktu. Perşembe günü itibariyleyse FED yönetimi politika faizlerini %5’ten %4,75’e indirdi. Faiz indirimleri beklentileri devam etse de uzmanlar bu rotanın beklenenden daha uzun olabileceğini belirtiyor.
Borsa, Kasım 2016’da halihazırda bir destek rüzgarı almıştı. %0’lık politika faizleri göz önünde bulundurulduğunda riskli yatırımlarla rekabet edebilecek getiri oranına sahip bir reel risksiz yatırım yoktu. Bugünse, enflasyona göre düzeltilmiş tahvil faizleri yüzde 2’nin yukarısında
Ekonomi, 2016’da “doğası gereği daha orta döngüdeydi” ve işsizlik, bugünün “geç döngüsündeki” %4 seviyesine kıyasla %5’e yakındı. Rosenberg, bunun çok büyük bir fark olduğunu vurguladı. Zira bugün 2016 ile karşılaştırıldığında ekonomide daha akut kapasite kısıtlamaları olduğu anlamına geliyor.
ABD’nin bütçe açığı 2016’da gayri safi yurtiçi hasılanın %3’üne eşitti ve toplam borç GSYİH’nın yaklaşık %100’ü kadardı. Bugünse bütçe açığı GSYİH’nın %6’sından daha fazla ve toplam borç %130’a yaklaştı. Söz konusu bütçe açıkları vergi indirimleri ihtimaline odaklanarak görmezden gelen yatırımcılar için bir ‘mali deli gömleği giymek’ anlamına geliyor.
Rosenberg “Bu yapısal borç ve bütçe açığı ikilemi şu anda kimsenin aklında değil. Ancak borç servisi oranı %30’u aştığında, başarısız Hazine ihaleleri, dolarda istikrarsızlaştırıcı bir düşüş ve Amerika’nın rezerv para birimi statüsüne tehdit oluşturacak kredi notu düşüşleri takip eder” uyarısında bulundu.