AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, katıldığı televizyon programında açıklamalada bulundu.
Çelik’in açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
“HUKUKUN İŞLEMESİ ÖNEMLİ”
Adalet Bakanımız açıkladı, Yılmaz Bey. Amerika’dan aldığı bilgi. İnşallah normal yargı sürecine girmiş olur. Hukukun işlemesi önemli. Burada bu tip olaylarda siyasetten değerlendirme beklenir. Ancak hukukun işlemesi lazım. Toplumsal hassasiyet tabii ki önemli. Bizim arzumuz burada nedir? Birisi hukuktan kaçıyor. Bu da toplumsal vicdanda yara oluşturdu. Bu iade hukukun işlemesine imkan sağlar.
“SON ZAMANLARDA ÇOK GÖRÜŞME TRAFİĞİ OLDU”
Buraya gelirken bir karı-koca vatandaşımızla selamlaştık. ‘Biz çok stresliyiz ne oluyor?’ dediler. Ben de stres olmadığını söyledim. Son zamanlarda çok görüşme trafiği oldu. Siyasetin doğası içerisinde bazen tansiyon yükselir bazen normal seyrinde gider. Umarım ki daha tansiyonsuz şekilde bayram sürecine hep beraber gireriz. Sizinle yaptığımız bir programda şöyle analiz yapmıştım; siyasi hayatımızda çeşitli kesimlerden kaynaklanan sorunlar masada birikiyor, siyaseti felç ediyor. Bu bakımdan demokratik, siyasi hayatımız arzu ettiğimiz akışkanlığa kavuşamıyor. Belli siyasi hareketlerin vesayeti, darbeleri, postmodern darbeleri desteklemesi şeklinde. Uzun yıllar bu zehirledi. Demokrasimizi sakatlayan birtakım şeyler de var. Bunlardan bir tanesi de, siyasi hayatta kimlik kalelerine çekilip birbirimizle konuşamaz hale gelmemiz.
“MEMLEKETİN BÜYÜK MESELELERİ İÇİN OTURUP KONUŞULABİLİR HALDE OLMAK LAZIM”
Siyaset nedir? Siyasal olan nedir? Nasıl inşa edilir? Siyaset nasıl inşa edilir? Bütün bunlarla ilgili teorik bilginiz olmasa da yapılan eylem ve işlem toplumsal hayatın maliyetini azaltıyorsa siyasettir, artırıyorsa antisiyasettir. İnsanoğlu bu kurumlara toplumsal hayatının maliyetini azaltmak için siyaseti kurmuştur. Belli çerçevelerde memleketin büyük meseleleri için oturup konuşulabilir halde olmak lazım. Bu bir döngü. Bizim açımızdan nasıl okuyalım? Biz Cumhurbaşkanımızla yol yürümeye başladığımızda hepimiz çok genç yaşlardaydık. Karşımızda kapkaranlık vesayet tablosu vardı. Biz sertleşmelere neden girdik? Vesayet vasıtasıyla siyaseti tıkamaya çalışan mekanizmalarla mücadele için bu döngünün içine girmiş olduk. 20 yıl evvel Meclis’te şu konuşmayı dinledim. Tarımla ilgili konuşurken bir CHP’li arkadaşımız ‘Bu bir rejim sorunudur’ dedi.
“VATANDAŞ HÜKÜMETİ DEVLETİ YÖNETMESİ İÇİN SEÇİYORDU”
Siyasetle ilgili tartışmaları rejim tartışmasına dönüştürme gibi kötü bir siyasi huy var. Bu da askeri darbe, vesayet, muhtıralarla yürüdüğünde maliyet artıran bir şey oldu. Tam 15 yıl boyunca kurduğumuz ilk cümle ‘sivil siyasetin üstünlüğüydü. Bu meseleler devlet meselesidir, hükümet buna karışamaz deniyordu. Vatandaş hükümeti devleti yönetmesi için seçiyordu. Sistem hükümetin içinde MGK’yı koymuştu. Anayasanın üstüne kırmızı kitap, seçilmiş hükümetin üstüne vesayeti korumak üzere Cumhurbaşkanı konumlandırılmıştı. Abdullah Bey ve merhum Özal’ın demokratik kişilikleriyle bu işletilmemişti. Ne zaman devlet dersiniz? Millet de dersiniz, devlet de dersiniz? Karşınızda sizin devlet kurumlarınızı yok etmeye çalışan bir terör örgütü vardır. Bu örgüte karşı mücadele ederken, karşınızda birileri terör örgütü ile mücadeleye karşı çıkarsa bu kelimeyi daha çok kullanırsınız. Bir CHP’li milletvekili Libya’da ‘Biz Hafter’i desteklemeliyiz’ dedi. O zaman devletinizin çıkarlarından bahsedeceksiniz. Siz mavi vatan diyorsunuz, bir CHP milletvekili çıkıyor, diyor ki ‘mavi vatan demek bizi maksimalist duruma düşürür’ demiştir. Tabii ki devlet diyeceksiniz bu durumda. Sayın Baykal ve diğer zamanlarda yumruklarımızla konuşacağımızı, meselemizi konuşalım dedik. Biz ne AK Parti’den vazgeçeceğiz ne onlar CHP’den.
“CHP İLE İTTİFAK KURMAYACAĞIZ”
Bizim ittifakımız adı Cumhur İttifakı. Bunun niteliklerinde ve ilkelerinde değişme sözkonusu değil. CHP ‘Cumhur İttifakı’na katılıyorum, söylediklerimden vazgeçiyorum’ demiş değil. Türkiye’nin yukarısında savaş var. Aşağısında büyük bir soykırım cinayeti işleniyor Netanyahu tarafından. Çin-Tayvan geriliminin nereye gideceğini bilemiyoruz. Yunanistan’la olan belli düzeyde gidiyor ama Sırbistan, Kosova, Balkanlar’daki tabloya baktığınızda. Tam ortada Türkiye. Bir siyasette hasım olmamak, düşman olmamak lazım. Siyaseti rekabet alanı olarak görmemek lazım. Birbirimizin cenazesine ve düğününe gidemeyecek hale getirmeyelim siyaseti demiştim. Partilerimiz farklı olabilir, meşreplerimiz, aidiyetlerimiz, kimliklerin farklı olabilir ama hepimizin soyadı Türkiye Cumhuriyeti demiştim.
“SİYASETTE ZIT KUTUPLAR OLACAK”
Siyasette zıt kutuplar olacak. Siyaset zıt kutupların diyalektiği içinde üretilir. Biz bunu yumruklarımızı sıkarak, birbirimizi ötekileştirerek yapmamalıyız. İki kimliğimiz var. Bir siyaset kimliğimiz. Devlet adamı sorumluluğu ile hareket etmemiz lazım. Türkiye’nin bağışıklık sistemini güçlü tutmamız lazım. Vatandaşlarımız tabii ki farklı partilere oy verir, saygı değerdir. Siyaseti duvar ören sistemle örtüştürürsek bu antisiyasettir. Cumhur İttifakı’nın birlik ve beraberliği en sağlam şekilde sürüyor. Meclis’te bir mesele geliyor, meclis başkanvekilleri birbiriyle görüşmüyor mu? Görüşüyor. Gerginliklerde Meclis Başkanı ‘arka tarafa arkadaşlar’ deyince, görüşülmüyor mu? Burada şunu kabul edelim. Burada CHP normalleştiği zaman zaten bununla ilgili kapı açıktır.
“SİYASETÇİNİN KELİME DAĞARCIĞI GENİŞTİR”
Türkçe’de bir sürü kelime vardır. Siyasetçinin kelime dağarcığı geniştir. Şimdi diyalog süreci olmuş. Buyurmuşsunuz AK Parti Genel Merkezi’ne gelmişsiniz. Biz de bundan memnuniyet duyduğumuzu açıklamışız. Sonra sayın Cumhurbaşkanı iade-i ziyarette bulunmuş. Bundan sonra ‘suç ortağı’ lafının siyasi idrakle bir alakası yok. Özgür Bey deneyimli siyasetçidir. Meclis’te pek çok kez görev yaptık. Orada Anayasa Mahkemesi, ekonomiyle ilgili konular var. Bunları nitelerken ‘suç’ kelimesinin kullanılması. Normal siyaseti tarihinizin büyük dönemi kriminalize etmekle bir tarih geçirmişsiniz. Normal siyasi faaliyet yürürken rejim düşmanlığı, tek adam rejimi ile kriminalize etmişsiniz siyaseti. CHP muhalefet etmesin demiyoruz. Bunun dışında bir kelime yok mudur? Ne demek suç ortağı? Kim ne suç işlemiş? Biz kendi siyasi programlarımızı yürütmüşüz, siyasi faaliyetler ortaya koymuşuz. Siyasetin meşru alanı ve hukuk çerçevesinde bunları gerçekleştirmişiz. Bu ne demek suç ortaklığı?
“MESELELERE ODAKLANMAK LAZIM”
Siyaseti yüksek tansiyonla yapmamız gerekmiyor. Burada meselelere odaklanmak lazım. Sayın Cumhurbaşkanımız devletin başı olarak ‘Gelin Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50. yıldönümünde hep birlikte orada olalım’ dedi. Kıbrıs bizim milli davamızdır. Dolayısıyla Kıbrıs Barış Harekatı, milli namusumuzu korumak için yapılmış kahramanca barış harekatıdır. Buna kahramanlık eden siyasileri tabii ki anacağız. Avrupa’da yeni faşizm dalgasının yükselmesinden bahsediliyor. Sayın Cumhurbaşkanımız, sayın Özel’e ‘sosyalist enternasyonelde size yakın partilere Türkiye’nin tezlerini anlatan faaliyet yürütün’ dedi.
“SİYASİ NEZAKETİ KORUMAK LAZIM”
Şuna çok dikkat ediyorum, titiz davranıyorum. Siyasi nezaketi korumak lazım. Şöyle bir şey söylediler, çok önceden hazırlanmışız, apar topar açıklama yapmışız gibi. Öyle değil. Sayın Cumhurbaşkanımızla görüştük, Mustafa Elitaş Bey’le bunları değerlendirdik, notlarımızı aldık ve konuştuk. Burada nazik bir ev sahipliği yaptınız, teşekkür ederiz dedik. İki gün sonra ‘suç ortağı’ denmesi siyasi nezaketle ve akılla bağdaşmaz.
“CUMHUR İTTİFAKI’NDA EN UFAK ÇATLAK YOK”
Buradaki ifadelerin manasını yorumlamak, izah etmek MHP’deki arkadaşlarımız takdirindedir. Her partide belli siyasetler konusunda partinin yüzde 100’ü böyle düşünüyor deme garantisini kimse veremeyiz. AK Parti’nin ana politikasını belirleyen kurulları ve yöneticileri Cumhur İttifakı’na güçlü bir destekle, hassasiyetle hareket etmektedir. MYK toplantılarının ve MKYK toplantıları basına kapalıdır. Girişinde sayın Cumhurbaşkanımız MYK ve MKYK üyelerine sürekli olarak iç ve dış siyasetle, ekonomiyle ilgili önümüzdeki döneme nasıl bakacağımızla ilgili değerlendirme yapar. Talimatlarını verir, görevler verir. Toplantılarda değişmeyen bir şey vardır. Sürekli olarak Cumhur İttifakı’nın hassasiyetlerinin korunması hususunda altını çizer sayın Cumhurbaşkanımız. Biz de partinin görüşünü en başta genel başkan olarak Cumhurbaşkanımızın söylediği herşey partiyi bağlar. Cumhur İttifakı konusunda ufak çatlak yoktur.
“CUMHUR İTTİFAKI İLKELER İTTİFAKIDIR”
Sayın Cumhurbaşkanımız Başbakan iken yurt dışı gezilerine CHP milletvekilleri geliyor. Baykal zamanında sebebi bizde kalsın birden bire kestiler. Bu diyaloğu istemediler. Ben şimdi söylemeyim. Diyalog belli meseleleri konuşmak içindir. İttifak ise belli çatıda birlik ve beraberlik içinde yol yürümektir. AK Parti’nin MHP’den, MHP’nin AK Parti’den ayrılacağı şeklinde bir sürü şey söyleniyor. Hem Cumhurbaşkanımız hem sayın Bahçeli’nin vurguladığı bir şey var. Cumhur İttifakı ilkeler ittifakıdır. Türkiye’yi korumak için ortaya çıkmıştır. Bir çıkar ittifakı değildir. ‘Allah bana yeter’den daha güzel cümle var mı? Tabii ki Cumhur İttifakı bileşeni partiler özgün kimliklerinden, orijinal karakterlerinden, siyasi pozisyonlarından vazgeçerek tek parti haline gelmiyor. Temel konularda, ilkeler temelinde çatı oluşturuyorlar. Her iki partinin farklı değerlendirmeleri olabiliyor ama bu ittifakın birlik ve bütünlüğüne zarar verecek noktaya gelmiyor. Her iki parti kendi karakterine sahip. 15 Temmuz sonrası ortaya çıkan tablodan sınana sınana bugünlere geldik. Cumhurbaşkanımız ve sayın Bahçeli’nin birlikteliği ve partilerin birlikteliği açısından ‘Türkiye Yüzyılı’ istikametine bakmaya devam ediyor. Günün sonunda, sınana sınana gelmiş güçlü ittifak birlik ve beraberliğini teyit etmiş oldu.
“TÜRKİYE’NİN BELLİ SİYASİ NEZAKET İÇERİSİNDE OTURUP KONUŞABİLMESİ LAZIM”
Mehmet (Şimşek) Bey’in bütün partilerin ekonomi kurmaylarıyla toplantı yapması formatı daha uygun olabilir. Sayın Özel’in ikinci açıklaması birinciden de vahim; ekonomi suç ortaklığıdır diyor. Bu olaya kadar şöyle düşünüyordum. Daha makul siyaset yapma, marjinal siyasi kodlardan uzaklaştırma. Sistem meselesini, siyasi tartışmaları rejim tartışmasına çevirmeme, toplumla devleti karşı karşıya getirmeme. Bütün bunlardan uzaklaşmayı kıymetli buluyordum. Hatta sayın Cumhurbaşkanımızın ziyareti öncesi şöyle açıklama yaptılar ‘Anket yaptırdık, bu diyalogdan dolayı oyumuz artıyor’ dediler. Türkiye’nin belli siyasi nezaket içerisinde oturup konuşabilmesi lazım. Şimdiye kadar neden yapılmadı? İnanın daha öncekiler randevu isteseydi verilirdi. Burada eylem planı, tırnak içinde paket program yok. Burada Türkiye’nin meselelerine odaklanalım, ortak akıl üretelim. Biz iktidarız, onlar bir şeyler söylüyor, o meseleyle ilgili eylem planımız var. Üç gün sonra adım attığımızda çıkıp ‘biz dedik oldu’ diyorlar. Bu iktidarın görev alanı, yetkileri ile ilgili kapkaççılığa dönüşmemeli. Bunu nezaket ve diyalog içinde tabii ki oturup konuşmalıyız. Demokrasi konuşmak üzere kurulmuş bir rejimdir. Yüksek tansiyon çıkar, ara verilir, arkaya geçilir, grup başkanvekilleri meseleyi değerlendirir ve daha sonra devam edilir. Siyaset nihayetinde Kanarya Sevenler Derneği değil, tabii ki tansiyonu da olacak. Uluslararası ilişkilerde en uzak olduğunuzla, en karşı karşıya olduğunuzla oturup konuşuyorsunuz. Dünyada konuşmadığımız siyasi hareket yok. Dünyada konuşmadığımız mezhep, meşrep, siyasi hareket yok. Türkiye olarak herkese söyleyecek sözümüz var. Bunu iç siyasette de yapabiliriz.
“MAKUL ÇOĞUNLUĞUN DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKMAK LAZIM”
Kemal Bey tırnak içinde çocuksu şekilde ‘şu mekan gayrimeşrudur, bu mekan meşrudur’ demişti. Cumhurbaşkanı devletin başıdır, bir binaya girince oraya Cumhurbaşkanı forsu çekilir. Sonuçta özel kalemler arasında oraya karar verilmiştir. Külliye de olur, Çankaya Köşkü de olur. Mekanlar arasında meşruiyet yarışına sokmamak lazım. Hasan Bey o diplomasiyi yürüttü. Kendisi deneyimli devlet adamıdır. Karşı taraf da bir şeyler talep etti, sonuçta bu şekilde karar verildi. Bunlar siyasi konular bile değil. Cumhurbaşkanı devletin başı olarak Meclis’e giriyor, ayağa kalkmıyorlar, bunlar komik olaylar. Suç ortağı ifadesine kadar CHP merkeze çekilme aşamasına iyi gidiyordu. Makul çoğunluğun değerlerine sahip çıkmak lazım.
“ANKARA’NIN ŞEHİR EFSANESİ ÇOKTUR”
Sayın Akşener ile sayın Cumhurbaşkanımızın ne konuştuğu Cumhurbaşkanımızın takdiri. Sayın Akşener genel başkan iken randevu isteseydi bu randevu verilirdi. Ankara’nın şehir efsanesi çoktur. Siyasi nezaketi korumak ve kişisel haklara saygı duymak zorundayız. Sayın Akşener ne açıklamışsa ona riayet etmek lazım. Sayın Akşener o partinin kurucu genel başkanı. Sayın Cumhurbaşkanımız siyaset tarzı olarak görüşme trafiği yoğun lider. Cumartesi ful görüşme bazen Pazar’a da sarkar. Bu onun da belediye başkanlığından beri yürüttüğü bir alışkanlık. Bu görüşmelerde kişisel Cumhurbaşkanına bir şey söyler. Bütün bunları birleştirip tablo çıkarmaya çalışmak, bağlamının dışında yüksek anlamlar yüklemeye çalışmak siyasette doğru sonuçlar vermez.