Geçen yıl yıl Türkiye, 12,8 milyar dolarlık yabancı yatırım aldı. Bu miktarın büyük çoğunluğunu ise şirket satın almaları ve ortaklıklar oluşturdu. Ancak Türkiye’nin asıl ihtiyacı ise “greenfield” adı verilen sıfırdan yatırımlar veya kapasite artışlarını sağlayan yeni tesisler.
2012 yılında hayatımıza Volkswagen’in Türkiye’ye yatırım yapacağı konusu girdi. O dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, ısrarla Alman devini Türkiye’ye yatırım için davet etti.
Dünya’dan Kerim Ülker’in haberine göre, 7 yılın sonunda Alman devi ikna edildi, Manisa’da üretim tesisi kuracağını açıkladı. Ancak siyasi nedenlerle 1 milyar euro’luk bu yatırımdan vazgeçti. Yabancı şirketlerin milyar dolarlık veya euro’luk yatırımlarını sabırsızlıkla yaklaşık 10 yıl beklerken, Türk firmalarının Türkiye’de yaptıkları yatırımları gözden kaçırıyoruz aslında.
Koç Grubu’ndan Sabancı Holding’e Türk ekonomisine yön veren şirketler yılda milyar dolarlık yeni yatırımı, kapasite artışlarını yapıyor, yüzlerce hatta binlerce kişiye yeni istihdam olanağı sağlıyor. Ancak nedense elimizde olan, gelecek olan kadar kıymet görmediği için ne medyada yeterli seviyede karşılığını buluyor ne de onlara daha cazip imkânla sunan teşvikler veriliyor.
Yazıma bu konuyla girmemin nedeni, geçtiğimiz günlerde Eczacıbaşı Holding’in Bozüyük’teki açtığı son tesisin yarattığı ekosistem oldu. Seramik ve sağlık gereçleri alanında kurulacak 5’inci fabrikasına 76,5 milyon euroluk yatırım yapan Eczacıbaşı, yaklaşık 500 kişiye de yeni iş ortamı yarattı.
Tesisin açılış töreni öncesinde bir araya geldiğimiz Eczacıbaşı Topluluğu Grup CEO’su Atalay Gümrah, Türkiye’ye ve ihracatına değer katan projeleri hayata geçirdiklerini belirterek, “Hali hazırda her yıl ortalama 200-250 milyon euro yeni yatırımı devreye alıyoruz. Ancak önümüzdeki 5 yılda bu miktarlar artacak. Önümüzdeki 5 yılda holding olarak 2 milyar euro yatırım yapacağız” dedi.
ALMANYA’NIN DURUMU TÜRKİYE İÇİN RİSK
Hem Türkiye hem de uluslararası pazarı değerlendiren Gümrah, “Rusya-Ukrayna savaşı, Avrupa’daki birçok dengeyi değiştirdi. Almanya bir kaç yıl öncesine kadar kuzey yıldızı gibi parlarken, şu anda Avrupa’nın hasta adamı olarak tanımlandı.
Bu durum, Türkiye için çok riskli. Avrupa zayıflıyor ve euro 1,05’lere indi ve inşallah daha fazla inmez. Avrupa’yı nereden kapatırız dersek Ortadoğu pazarı geliyor, ikincisi ABD. Bu bizim için rekabetçi olmayan pazardı ama Trump’ın Çin’e engel koyması ile potansiyel oldu. Bu seneyi 2,1-2,2 milyar euro bandında bir aralıkta bitirmeyi öngörüyoruz” dedi. “Covid’in en hareketli günlerinde bizim sağlık ve hijyen ürünlerimizde ürün yetişemiyordu. 2020’nin Haziran ayından itibaren yazlığını bir iki ay kullanan 7-8 ay kullandı.
İnsanlar evde kalınca banyo ve mutfaklarının ne kadar eskidiğini fark ettiler. Yenileme kapasitesi çok arttı. Yazlıklarda yenileme olunca şehre döndüklerinde de evlerini yenilediler. Avrupa’da ürün satmanın önündeki en büyük engel tesisatçı eksikliğiydi” diyen Gümrah, “Türkiye tarafı yılın ilk yarısında aktifti.
Talebin de yoğunluğu vardı. Türk tüketicisi biraz zamlı dönemde talebi öne çekiyor. İkinci yarıdan sonra talepte zayıflama var. Farklı sektörlere bakınca da tüketim ürünleri ve sağlık, iç pazardaki dinamizmle daha iyi performans gösteriyor. İhracata yönelik gruplarda Avrupa’nın zayıflaması daha çevik olmayı gerektiriyor” ifadelerini kullandı.
İYİSİNİ ANLAYIM ANLAYIŞI SÜRÜYOR
Enflasyon yüzünden tüketici daha uygun ürünlere yöneliyor mu ve siz Vitra’da bir ekonomik marka çıkarmayı düşünüyor musunuz?” sorumuz üzerine Gümrah, “Tüketici, dayanıklı tüketimde alt gruba gitmek yerine talebi erteliyor. 10- 15 sene kullanacağı malın ucuzunu alayım demiyor. Tuvalet kağıdı ve deterjanda daha ucuzu almak eğilimi var. Dayanıklıda ise almışken iyisini alayım anlayışı var.” derken Özgen Özkan da, “Türkiye için Vitra’nın marka gücü var. Bu marka gücüyle diğer üreticilerden ayrılıyor. Bizim şu anda büyümeye devam etmemiz için herhangi bir ekonomik ikinci bir markaya gerek yok. Vitra’nın da kendi içinde fiyat grupları var” mesajı verdi.
YERLİLİK ORANI YÜZDE 82
Eczacıbaşı Holding Yapı Gereçleri CEO’su Özgen Özkan ise Ar-Ge ve inovasyonun kendileri için önemine dikkat çekti. Eczacıbaşı Vitra Bozüyük üretim tesislerinin inovasyon merkezinde düzenlenen toplantıda konuşan Özkan, 6,7 milyon üretim kapasitesi ile Avrupa’nın en büyük dört üreticisinden biri olduklarını bildirdi. Covid sonrası hijyen ve eve yatırım hassasiyetinin getirdiği fırsatı iyi yakalayan bir şirket olduklarını dile getiren Özkan, seramik sağlık gereçlerinde yerli muhteviyat oranının yüzde 82 olduğuna dikkat çekerek, “Doğrudan cari fazla veren bir sektörüz” dedi.