Bakan Şimşek, borsa ve dövizden kazanana yüzde 40 vergi uygulanacak söylemlerine ilişkin, “Piyasa şartları elverir mi, hangi vadelerde ne zaman yapılacağı değerlendirilecek, belki hiç bir zaman uygulanmayacak, koşullara bakacağız” dedi.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, TRT Haber’de gündeme ilişkin değerlendirmede bulundu.
Türkiye ekonomisinde büyümenin güçlü olduğunu, gelecek dönemde bir miktar yavaşlama ihtimali olsa da 2023’e ilişkin Orta Vadeli Program’daki (OVP) yüzde 4,4 öngörüsüyle paralel gerçekleştiğini belirten Şimşek, “Bu düşük gibi gelebilir ama küresel büyüme yüzde 3, muhtemelen yüzde 3’ün altında olacak. Dolayısıyla küresel büyümenin yaklaşık 1,5 katı hızlı büyüyor olacağız.” diye konuştu.
OVP adımlarıyla büyümeyi yeniden dengelemeyi amaçladıklarını vurgulayan Şimşek, daha kaliteli bir büyümeyi, yatırıma ve net ihracata dayalı sağlamayı amaçladıklarını söyledi. Şimşek, iç talebin daha ılımlı hale dönerken net ihracat etkisinin olumluya dönmesini beklediklerini ifade ederek, bunu da fiyat istikrarı yoluyla yapacaklarını bildirdi.
Enflasyonun tek haneye düşürülmesiyle sürdürülebilir yüksek büyümeyi sağlayabileceklerine işaret eden Şimşek, verimlilik artışının önemine değindi ve bunun doğru yatırım ve reformlarla olacağını anlattı.
Şimşek, büyümenin beklenenden yüksek çıkmasının ve yeniden dengelenmenin olumlu olduğunu ancak bunun yeterli gelmeyeceğini ifade ederek, “Önümüzdeki dönemde büyüme büyük ihtimalle bir miktar yavaşlayacak. Buna hazırlıklı olmamız lazım. Burada korkulacak bir şey yok. Burada önemli olan Türkiye’nin OVP ile perspektifiyle yüksek sürdürülebilir patikasına girmesi. Bunu da başaracağız.” değerlendirmesini yaptı.
“KKM’de ilave adımlar atabiliriz”
OVP ile enflasyonu önce kontrol altına almayı, daha sonra tek haneye indirmeyi hedeflediklerini vurgulayan Şimşek, bunun için de para politikasında rasyonelleşmeye gittiklerini, iç talebi daha makul düzeyde tutmak için bozulan fiyatlama davranışlarını düzeltmek amacıyla para politikasında iyileştirmeye gittiklerini anlattı. Şimşek, depreme rağmen mali disiplini tesis etme çabasında olduklarını belirterek, programı yaptıktan sonra gelir performansının güçlendiğini, harcamalarda da rasyonel çaba içinde olduklarını söyledi.
Bu sene bütçe açığının öngörülenden biraz daha düşük olabileceğine işaret eden Şimşek, yapısal dönüşümün önemine dikkati çekti. Şimşek, tek haneli enflasyonun kalıcı refah artışının ön koşulu olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu:
“1990’lı yıllara giderseniz büyümemiz çok düşük, enflasyon yüksek ve çok oynak. 2000’li yıllara geldiğiniz zaman büyüme 90’lı yılların iki katına çıkıyor. Neden? Çünkü enflasyon tek haneye düşürülmüş ve oynaklık azaltılmış. Ne demek? İş alemi önünü görebiliyor. Bu çok değerli bir şey. Dolayısıyla enflasyonun tek haneye düşürülmesi ana hedef.”
Kur korumalı mevduat (KKM) uygulamasına değinen Şimşek, zamanla bunun bitirilmesi için çalışmalara başladıklarını bildirdi. Şimşek, KKM’nin azaltılmasında ilerleme sağladıklarına dikkati çekerek, “Bu konuda da önümüzdeki dönemde ilave adımlar atabiliriz.” ifadesini kullandı.
OVP’nin iç tutarlığı ve güvenilirliği olduğunu vurgulayan Şimşek, programa içeride ve dışarıda güvenin arttığını ancak bazı soru işaretleri olmasını da normal karşıladığını dile getirdi.
“Türkiye’nin risk algısı iyileşiyor”
Türkiye’nin küresel risk algısının düştüğünü belirten Şimşek, bunun en önemli göstergesinin bir ülkenin iflasına karşı ödemesi gereken sigorta prim düzeyini ifade eden “CDS”ler olduğunu anlattı.
Bakan Şimşek, Türkiye’nin mayısta 700’ün üzerinde olan CDS düzeyinin dün itibarıyla 330 civarına indiğini belirterek, şunları kaydetti:
“Haziran-kasım döneminde gelişmekte olan ülkelerin CDS’leri ortalama 45 baz puan düşerken Türkiye’de 370 baz puan düştü. Dolayısıyla Türkiye’nin CDS’lerinde gelişmekte olan ülkelere göre muazzam bir düşüş var. Türkiye’nin risk algısı iyileşiyor, Türkiye’yi riskli görenler azalıyor. Bu program sonrası ortaya çıkmış bir durumdur. Cumhurbaşkanı’mızın liderliğindeki yeni ekibe ve programa bir güvendir.”
Ocak-mayıs döneminde Türkiye’den portföy yatırımlarında 2,9 milyar dolarlık çıkış olduğu bilgisini veren Şimşek, haziran-eylül döneminde ise yaklaşık 5 milyar dolarlık net artış görüldüğünü bildirdi.
“Program görücüye çıktı ancak yabancı, Türkiye’ye beklenen para akışını henüz başlatmadı” gibi eleştirilerin gerçeği yansıtmadığını vurgulayan Şimşek, “Uluslararası yatırımcılar henüz ilgi göstermiyor gibi bir durum yok. Bunu ima eden tek bir gösterge yok.” dedi.
Eylülde ve ekimde gelişmekte olan ülkelerden net sermaye çıkışına karşın Türkiye’ye sermaye girişi olduğunu vurgulayan Şimşek, güçlü hikayesiyle Türkiye’nin ayrıştığını, siyasi belirsizliği geride bıraktığını ve rekabet gücünü artıracak çok güçlü bir reform programına odaklandığını anlattı.
Mehmet Şimşek, Merkez Bankası rezervlerinin güçlendiğine dikkati çekerek, şunları söyledi:
“Mayıstan bu yana rezervler 36 milyar dolar arttı. Güven olmazsa, kaynak girişi olmazsa bu rezerv artışı mümkün değil. Türkiye’ye ilgi orta uzun vadede daha da artacak. Enflasyonu tek haneye düşürme çabamız doğrudan yatırımları olumlu etkileyecek. Çünkü öngörülebilirlik arttıkça doğrudan yatırımlar da artacak. Biz kurala dayalı öngörülebilir modelle yolumuza devam ettikçe Türkiye’ye yatırımcı ilgisi hem içeride hem dışarıda artacak. Türkiye daha uzun vadeli kaynağa erişecek ve Türkiye’nin büyümesi güçlenecek.”
“Yüzde 40’lık vergi belki hiçbir zaman uygulamaya konulmayacak”
AK Partili milletvekillerinin TBMM’ye sunduğu yeni torba yasa teklifi kapsamında, döviz, fon ve faiz gelirlerinde uygulanan vergi oranlarının yüzde 40’a kadar çıkarılabilme yetkisinin Cumhurbaşkanı’na verilmesine yönelik yorumları da değerlendiren Şimşek, şöyle devam etti:
“Yüzde 40’a kadar vergi için yetki alınıyor. Bu, olacağı anlamına gelmiyor. Önümüzdeki dönemde biz liralaşma politikasını desteklemek amacıyla piyasa koşulları elde edildiğinde vergiyi teşvik ve bir faktör olarak kullanıp tabi ki bu sürece katkıda bulunabiliriz. Şu anda zamanlama olarak doğru olduğuna inanmıyorum. Yetki alıyoruz ama önümüzdeki dönemde oturup özellikle daha adil bir vergi sistemi, verginin tabana yayılması konusunda çok ciddi adımlar atacağız. Şu anda hummalı bir reform çalışmamız var. Kamuda tasarruf harcamamak değildir, kaynakların doğru alanlara yönlendirilmesidir. Tabii ki bu gereksiz harcamaların da kaldırılmasını içeriyor. Türkiye’nin altyapısına, beşeri sermayesine, sağlığına tabii ki yatırım yapacağız, yapıyoruz zaten. Bu konularda tereddüt yok. Burada önemli olan kaynakların üretken alanlara kaydırılması. Dolayısıyla yüzde 40’lık vergiye ilişkin yetki bir yetkidir. Onun piyasa şartları el verir mi, hangi düzeyde, hangi vadelerde, ne zaman, nasıl yapılacağı hususu daha sonra değerlendirilecek bir husustur. Belki hiçbir zaman uygulamaya konulmayacak. Şu anda yüzde 40’lık bir vergi getirmiyoruz, sadece bir yetki alıyoruz.
Piyasa koşullarına ve programın ihtiyaçlarına bakacağız.”
Orta Vadeli Program’ın (OVP) ana bileşeninin dezenflasyon olduğunu bildiren Şimşek, para politikasının gecikmeli olarak çalıştığını ifade etti. Para politikasındaki iyileştirmeye işaret eden Şimşek, “Gelecek senenin ikinci yarısından itibaren çok güçlü bir dezenflasyon sürecine gireceğiz. Bunda birkaç faktör etkili olacak. Tabii ki baz etkisiyle olacak. Baz etkisinden kastettiğimiz şey, biz bu sene temmuz ayında bütçeyi düzeltmek için maalesef enflasyonu artıran bazı vergi artışlarına gittik. Şimdi bu vergi artışları tekrarlanmayacak. Yani gelecek sene sistemden çıkmış olacak. İkincisi, deprem şubat ayında oldu. Depreme ilişkin özellikle bizim çok güçlü bir şekilde kaynak aktardığımız konut projeleri oldu. Burada da özellikle konut yapımında kullanılan bazı ürünlerin fiyatlarında artışlar oldu. Gelecek sene bu fiyat artışları da inşallah olmayacak. Bunlar baz etkisi ama esas etki, para politikasındaki güçlü tepkiyle bunun gecikmeli etkisinin devreye girmesi. İkinci husus ise maliye ve gelirler politikası.” diye konuştu.
Şimşek, gelecek yılın mayıs ayına kadar yıllık enflasyonun yükseleceğini, bu aydan sonra da güçlü şekilde düşeceğini belirterek, “Enflasyonun düşmesi, alım gücünün ve öngörülebilirliğin artması demek, yüksek sürdürülebilir büyüme demek, Türkiye’ye doğrudan yatırımların, fon akışının hızlanması demek. Enflasyonu tek haneye düşürmek dışında bir seçeneğimiz yok.” dedi.
Aylık enflasyonda zaten düşüş trendinin başladığını ve düşüşün kalıcı şekilde devam edeceğini bildiren Şimşek, aylık bazda çekirdek enflasyonu takip ederek söz konusu hedeflerle uyumlu olup olmadığının incelenebileceğini dile getirdi.
“Kira artışlarında da normalleşmeye doğru gideceğiz”
Kira artışlarına ilişkin sonu üzerine Şimşek, bu artışta deprem odaklı konut talebinin de etkili olduğunu söyledi.
Türkiye’nin şu anda konut seferberliği içinde olduğunu anımsatan Şimşek, şu ifadeleri kullandı:
“Biz bir an önce şehirlerimizin yeniden inşa edilmesini, vatandaşlarımızın yeniden sağlıklı konutlara kavuşmasını sağlamaya çalışıyoruz. Önümüzdeki birkaç ay içerisinde inşallah en az 200 bin konutu tamamlamış ve vatandaşlarımızın hizmetine sunmuş olacağız. Bu konut arzının artması, deprem nedeniyle arızi ortaya çıkan kira artışını sınırlayacak. İkinci husus, son yıllarda reel faiz çok düşük olduğu için konut fiyatları çok hızlı arttı. Konut fiyatları çok hızlı artınca kira beklentisi de ona göre şekillendi. Şimdi bir taraftan konut arzını artıracağız. Bir taraftan da değişik sektörlerdeki aşırı fiyat artışları, dezenflasyon programı çerçevesinde kontrol altına alınacak. Çünkü ucuz krediyle konut fiyatlarının aşırı artışı, beraberinde aşırı kira talebini de getirdi. Şimdi bütün bu hususlar bir araya geldiğinde ben inanıyorum ki kira artışlarında da normalleşmeye doğru gideceğiz.”
Şimşek, bu normalleşmenin tüm sektörlerde hissedileceğini belirterek, “Ben iş alemine buradan seslenmek istiyorum. Son dönemlerde fiyatlama davranışlarında ciddi bozulmalar var ama OVP’yi baz almaları kendileri için hayırlı olacak. Çünkü OVP çerçevesinde biz para politikasını, maliye politikasını ve gelirler politikasını şekillendireceğiz. Eski alışkanlıklarıyla devam ederlerse müşteri bulamayacaklar. Dolayısıyla fiyat artışlarında bir makulleşmeye doğru gitmeleri kaçınılmazdır.” değerlendirmesinde bulundu.
“TOGG’un alınması halinde alım yapılabilecek”
Kur korumalı mevduatta ciddi düşüş olduğuna işaret eden Şimşek, “Bu düşüşün devam etmesini bekliyoruz. Önemli olan husus şu, Türk lirası mevduat cazip hale geldi. İkincisi, biz şu anda rezerv biriktiriyoruz.” dedi. Şimşek, ülkenin rezervlerin güçlü olmasının dış kırılganlığı azalttığını söyledi.
Şimşek, kamuda tasarruf için yoğun çaba içerisinde olduklarına vurgu yaparak, kurumların planlanmış taşıt taleplerinde yerli ve milli TOGG’un alınmasını halinde alım yapılabilmesi için onay verdiklerini anlattı. Yurt dışı gezilerini de incelediklerine dile getiren Şimşek, bütün tasarruf yapılabilecek alanlarda çaba içerisinde olduklarını belirtti.
İhracata konu alanlarda yatırım yapılmasının önemini vurgulayan Şimşek, “Gümrük Birliği’nin başladığı noktayla bugünkü nokta aynı değil. ‘Rekabet edemeyiz’ diye bir korku vardı. Gümrük Birliği’ne girmekle Türkiye’ye çok ciddi yatırımlar geldi. Otomotiv gibi çok önemli sektörlerde büyük ihracatçı haline geldik. Geçen sene Avrupa Birliğine karşı dış ticaret fazlası verdik. Dolayısıyla doğrudan yatırımlar değerli. İş alemine tekrar buradan seslenmek istiyorum. Önümüzdeki dönemde iç talep yavaşlayacak. Mutlaka dış pazar arayışına girsinler. Biz ihracatçılara, iş alemine her türlü desteği vereceğiz.” dedi.
“Eximbank’a yüksek montanlı kredi bulacağız”
Eximbank’ın sermayesini yüzde 49 artırdıklarını anımsatan Şimşek, “Yakın dönemde inşallah açıklayacağız. Biz Eximbank’a 10 yıl vadeli, yüksek montanlı, sermaye benzeri bir kredi bulacağız. Onun müzakerelerin son evresine girildi. Dolayısıyla biz bir taraftan ihracatçıya çok güçlü destek vereceğiz. İhracat, Türkiye’nin çıkışı yoludur. Bizim amacımız, önümüzdeki dönemde net ihracatın milli gelire ve büyümeye katkısını pozitife dönüştürmek.” değerlendirmesinde bulundu.
Şimşek, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının, Türkiye’nin dış ticaretinde önemli olan 281 ürünü belirlediğine dikkati çekerek, “Biz özel sektörden şunu bekliyoruz, ‘ben şu ürünü üretebilirim’ desinler. Finansal fizibilitesini bankalar yapacak. Cari açığı azaltıyor mu, enflasyonla mücadelede katkısı var mı şeklinde nihai kararı Merkez Bankası verecek. Böylece bakın, önümüzdeki 3 sene içerisinde, 300 milyar lira, yani 1’er milyardan 300 tane potansiyel büyük yatırımdan bahsediyorsunuz. Yüksek teknolojili ürün üretiminden bahsediyorsunuz.” diye konuştu.