Hudson Enstitüsü savunma analisti ve kıdemli araştırmacı Dr. Can Kasapoğlu, Elon Musk ve Selçuk Bayraktar’ın F-35 açıklamalarının ne anlama geldiğini ve İnsansız Hava Aracı (İHA) sistemlerinin gelecekteki rolünü kaleme aldı.
Geçtiğimiz günlerde Elon Musk, F-35 Müşterek Taarruz Uçağı projesine yönelik keskin eleştirileriyle gündeme geldi. Musk’ın bu konudaki açıklamaları oldukça sertti. Öyle ki, dronların hüküm süreceği bir konjonktürde, F-35’lere dayalı bir endüstriyel planın “ahmaklık” olacağını dahi iddia etti. Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) seçilmiş başkanı Donald Trump yönetiminde kamu harcamalarının ve projelerinin etkinliğini denetleme kurumu olan Kamu Verimliliği Dairesi danışmanlık görevini üstlenecek olan Musk’ın açıklamaları, envanterde olduğu süre boyunca 2 trilyon doları bulacağı tahmin edilen maliyetiyle F-35’in zor bir sınavdan geçeceğini gösteriyor. Tabii bu sınav, Pentagon, ana yüklenici Lockheed Martin ve diğer alt yükleniciler açısından da zorlu olacak.
Musk’ın bu çıkışının, bir zamanlar F-35 konsorsiyumu parçası olan başka bir NATO ülkesi için ayrı bir anlamı da var kuşkusuz. Türk silahlı insansız hava araçları segmentinin en dikkat çekici markası Baykar’ın teknoloji lideri Selçuk Bayraktar, çektiği bir videoyla Türk Hava Kuvvetleri’nin F-35 alamamasının aslında olumlu bir gelişme olduğunu, geleceğin robotik harp sistemlerinde parlayacağını belirtmişti.
Musk ve Bayraktar tarafından ortaya konulan vizyon isabetlidir, ancak 2040’lı ya da 2050’li yıllar sonrası için bir gelecek tasavvurudur. O noktaya ulaşmak için en az 15-20 yıl, hatta daha fazlasına ihtiyaç vardır. Ve maalesef, bahse konu yıllar savaşlarla geçecek gibi görünüyor. Savaşlar da geleceğin silahlarıyla değil eldeki silahlarla icra edilecek. Bu analitik şerh, bir askeri havacılık klasiği olan Top Gun’ın ikinci filminde dile getirildi. Tom Cruise tarafından canlandırılan donanma pilotu “Maverick”, komutanının insanlı uçakların ve pilotların devrinin kapandığına ilişkin kesin sözleri karşısında, “Belki de öyle, efendim. Ancak, bugün değil” cevabını vermişti.
Algoritmanın ve robotların yükselişi
Rusya-Ukrayna savaşından bu yazının yayıma hazırlandığı sırada cereyan eden Suriye’deki çatışmaya kadar tüm örnekler bize robotik harp gelişmelerinin kritik rolünü ve hızını gösteriyor. Ukrayna’da Rus taarruz paketlerinin büyük bir oranda İran yapımı Şahid dronlarından oluştuğunu, FPV dronların Ukrayna kara birliklerinin en önemli silahlarından biri haline geldiğini, Rus Lancet kamikaze dronlarının zırhlı platformların korkulu rüyası olduğunu, Çeçenistan Hazar Denizi eksenine kadar uzanan Ukrayna derin darbe yeteneğinin robotik silahlar üzerine kurulduğunu bilmemiz gerekiyor. Şu kritik hususu not etmekte de yarar var; “Dron” artık çok geniş bir spektrumda kullanılan askeri terminolojiye dönüştü. Birkaç yüz dolarlık FPV sistemlerini de, Rus S-70 Okhotnik ve Türk Kızılelma insansız savaş uçaklarını da hatta Switchblade-600 gibi “gezici mühimmatları” da aynı çatı altında, dron harp sistemleri kapasitesinde değerlendiriyoruz.
Musk’ın ve Bayraktar’ın F-35 tenkitlerinin temelinde yatan sistemler muhtemelen, hava harp görevlerini icra etmeye yönelik dizayn felsefeleri olan insansız savaş uçaklarıdır. Her iki teknoloji gurusunun iddialarını destekleyecek somut bulgular var. Örneğin, ABD’nin gelişmiş savunma teknolojileri deney ve araştırma merkezi olan DARPA’nın düzenlediği AlphaDogfight testleri, yapay zekâ tabanlı pilotajın insan unsuruna karşı galip gelebildiğini açıkça gösterdi. Yine, insansız sistemlere ilişkin en ciddi tereddütlerden biri olan hiçbir insanlı uçağın, gerçek harp koşullarında, bir dron tarafından vurulmamış ya da düşürülmemiş olduğu gerekçesi, Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte son buldu. 7 Ağustos 2024 tarihinde, Ukrayna’ya ait bir FPV dron, Rus Mi-28 taarruz helikopterini vurmayı başardı.
Ama bugün değil
Dijital ve elektronik algoritmaların biyo-kimyasal algoritmaları, robotik teknolojilerinin de bir biyolojik tür olarak Homo Sapiens’in pilotaj kapasitesini aşması çok mümkün. İnsan, yakın gelecekte, muhtemelen harp sahasındaki en zeki varlık dahi olmayacak.
Bununla birlikte 2024 yılı itibarıyla, Ukrayna Hava Kuvvetleri’nin F-16 transformasyonu, İran’ın Rusya’dan Su-35 avcı uçağı alım planları, kinematik profilleri çok yüksek Rus Mig-31 avcı önleme uçaklarının Finlandiya hava sahasını ihlalleri gibi hususlar söz konusu. 2040, 2050 ya da 2060 yıllarında tüm bu sayılan platformlar anlamsız birer teneke yığını olabilirler. Ancak takvim bizlere 2024 yılını gösteriyor. Zira yıllar yaşanmadan geçmediği gibi cari güvenlik sorunları da mevcut silahlarla çözülüyor. “Yarın” bir swarm (sürü dron) taarruzu F-35’leri avlayabilir, insansız uçaklar it dalaşlarında insanlı platformlara karşın kesin bir üstünlük sağlayabilir. Ama “bugün”, NATO 5. Madde kapsamında bir savaşa girmek zorunda kalırsa, ABD ya da Türk hava sahaları menşei bilinmeyen bir uçak tarafından ihlal edilirse, insanlı uçaklar, pilotların kumandasında havalanacaklar. F-35’ler ve F-16’lar da “bugün” gerekli ve etkili.
F-35 ve benzeri 5. nesil savaş uçakları, stealth (düşük görünürlük) yetenekleri, gelişmiş sensörleriyle kurdukları enformasyon üstünlükleri ve ağ-merkezli harekat donanımları sayesinde, düşman avcı uçaklarını ve SAM sistemlerini, önce görmek, önce imha etmek ve zayiat vermeden görev bölgesinden uzaklaşmak üzere tasarlandı. Türk 5. nesil savaş uçağı KAAN da bahse konu dizayn felsefesi üzerine inşa ediliyor.
2020’li ve 2030’lu yıllarda 5. nesil savaş uçağına sahip olanlar ve olmayanlar arasındaki makas, hayli açık olacak. Asya’dan Avrupa’ya birçok ülkenin F-35 için sıraya girmesi ve Lockheed Martin’in uluslararası silah pazarındaki marjının hızla artması, bahse konu yaklaşımın en önemli ispatıdır. Üstelik, 5. nesil taktik havacılık unsurları için muharebe kuruluşu ve tedarik planları uzun yıllar önce yapıldı.
F-35, operasyonel maliyeti, programda yaşanan teknik aksaklıklar ve birim fiyatı nedeniyle Musk’ın ve Bayraktar’ın eleştirilerinin odağında olsa da, aslında daha etkili bir yaklaşım, 5. nesil çözümlerin değil, 2040’lı yıllarda envanterlere girmeye başlayacak olan 6. nesil askeri havacılık projelerinin eleştirilmesi olabilir. Zira 6. nesil halen bir konsept ve birçok müphem unsuru var. Program maliyetleri hayli külfetli ve 6. nesil konseptlerin ana unsurlarından biri de “loyal wingman” kapsamında, insansız sistemler.
Son olarak şunu da belirtmeliyiz, yapay zekânın ve otonominin gelişmesi, önce insanlı savaş uçaklarını değil pilotların bir kısmını emekli edebilir. Bu konuda en somut örnek, üzerinde çalışmalar devam eden X-62A prototipi ve VISTA (Variable In-flight Simulator Test Aircraft) testleridir. Bahse konu deneyde insansız F-16 uçuşları başarıyla yapıldı. Kim bilir, belki de F-35’lerden önce F-35 pilotları emekli edilir ve NATO F-35’lerini robotik harp unsurlarına dönüştüren askeri pilotaj algoritmalarının tasarlanması için de SpaceX ve Baykar işbirliği gündeme gelir. Tabii, yeniden vurgulamakta yarar var. Tüm bahse konu gelişmeler ancak ve ancak “yarın” vuku bulabilir.