TCMB son Para Politikası Kurulu toplantısının özetlerini yayımladı. Özetlerde gerektiği ölçüde sıkılaştırmanın kademeli olarak güçlendirileceği ifade edildi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), sadeleşme sürecinin, etki analizleri dikkate alınarak kademeli olarak ilerlediğini bildirdi.
TCMB Para Politikası Kurulu’nun 26 Ekim’deki toplantısına ilişkin özet yayımlandı.
Özette, küresel enflasyonun yakın dönemde gerileme gösterirken, halen uzun dönem ortalamalarının ve merkez bankalarının hedeflerinin üzerinde seyrettiği belirtildi.
Eylül ayında tüketici enflasyonu enerji fiyatlarından olumsuz etkilenirken, çekirdek enflasyon eğilimindeki katılığın gelişmiş ülkelerde kırılmaya başladığının gözlendiği aktarılan özette, bir önceki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantı dönemine göre tüketici enflasyonunun, gelişmiş ülkelerde yüzde 4,27 düzeyinden yüzde 3,71 seviyesine gerilerken, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 6,48 düzeyinden yüzde 6,54 düzeyine yükseldiği bildirildi.
Buna karşın, Brezilya, Rusya ve Türkiye gibi bazı büyük ekonomiler dışında manşet enflasyonun birçok gelişmekte olan ülkede de düştüğü kaydedilen özette, enflasyonun gelişmiş ülkelerde yüzde 2, gelişmekte olan ülkelerde ise ortalama yüzde 3,5 olan hedeflerin üzerinde seyretmeye devam ettiği vurgulandı.
Özette, 2023 yılı son çeyrek ortalama yıllık enflasyonun gelişmiş ekonomilerde yüzde 3,3, gelişmekte olan ülkelerde ise yüzde 6,7 seviyesinde gerçekleşmesinin beklendiği aktarılırken, “Bir önceki PPK dönemine göre çekirdek enflasyon gelişmiş ülkelerde yüzde 4,57’den yüzde 4,21’e gerilerken, gelişmekte olan ülkelerde ise yüzde 6,57’den yüzde 7’ye yükselmiştir. ABD ve Avro Bölgesinde 2023 yılı son çeyrek ortalama yıllık enflasyon beklentisi sırasıyla yüzde 3,3 ve yüzde 3,4 iken; çekirdek enflasyon beklentisi sırasıyla yüzde 3,5 ve yüzde 4,1 seviyesindedir.” denildi.
Emtia fiyatlarının son dönemde genele yayılan bir düşüş sergilese de jeopolitik riskler, finansal koşullar ve arz yönlü faktörler petrol fiyatlarında oynaklığa, doğal gaz fiyatlarının ise yükselmesine yol açmakta olduğuna dikkati çekilen özette, “Varil başına Brent petrol fiyatları bir önceki PPK toplantısından bu yana 88-98 dolar bandında hareket sergilerken, Avrupa doğal gaz fiyatları için gösterge niteliğinde olan TTF (Title Transfer Facility) ise yüzde 31,9 artmıştır. Emtia Fiyat Endeksinin mevcut seviyesi son on yılın ortalamasının yüzde 30,4 üzerindedir. Endeks geçen yıl ulaştığı en yüksek seviyeye göre yüzde 26,3 gerilemiştir. Benzer şekilde geçen yıl ulaştığı tepe noktasına göre yüzde 14,5 gerileme kaydeden Tarımsal Emtia Fiyat Endeksi son on yılın ortalamasının yüzde 11,8 üzerindedir. Bu durum, gıdanın tüketici sepeti içerisindeki yüksek payı nedeniyle enflasyon üzerinde halen etkili olmaktadır.” ifadelerine yer verildi.
Özette, çekirdek enflasyonun ve enflasyon beklentilerinin yüksek seviyelerinin, küresel enflasyonun bir süre daha merkez bankalarının hedeflerinin üzerinde seyretmeye devam edeceğini ima etmekte olduğu belirtildi.
Bu nedenle, dünyanın birçok ülkesinde merkez bankalarının politika faizlerini parasal duruşun sıkılığını koruyacak düzeylerde tutmayı sürdürecekleri ve gelişmiş ülke merkez bankalarının genel olarak daha geç ve yavaş gevşemeye gideceklerinin beklendiği aktarılan özette, “Takip edilen 12 gelişmiş ülke merkez bankası son 20 ayda toplamda 153 toplantı yapmış, bu toplantıların 102 tanesinde politika faizleri artırılmıştır Aynı dönemde takip edilen 15 gelişmekte olan ülke merkez bankası toplamda 225 toplantı yapmış, bu toplantıların 103 tanesinde politika faizleri artırılmıştır. Uygulanan para politikasının sonuçları finansal koşullara da yansımaya başlamış ve merkez bankalarının finansman ve kredi koşullarındaki sıkılaşmaya yönelik vurguları güçlenmiştir. Son dönemde artan belirsizlikler, küresel finansal koşullar üzerinde sıkılaştırıcı yönde etkili olurken, Tayland ve Endonezya merkez bankaları sırasıyla eylül ve ekim ayları karar duyurularında bu gelişmeyi vurgulayarak politika faizlerinde artışa gitmişlerdir. Bununla birlikte, tüketici enflasyonunda meydana gelen düşüş ile Brezilya, Peru, Polonya ve Şili merkez bankaları faiz indirim süreçlerine devam etmişlerdir. Buna karşın, enflasyonun yüksek seviyeleri ve merkez bankalarının politika iletişimleri göz önüne alındığında, söz konusu ekonomilerde parasal sıkılığın devam edeceği beklenmektedir.” değerlendirmelerine yer verildi.
Özette, küresel büyüme görünümündeki yatay seyre rağmen, işgücü piyasalarındaki sıkılık devam ettiği vurgulandı. Türkiye’nin dış ticaret ortaklarının ihracat paylarıyla ağırlıklandırılan küresel büyüme endeksinin bir önceki PPK toplantısı dönemine kıyasla yatay seyrettiği anlatılan özette, endeksin 2023 yılı için tahmin edilen büyüme oranının ocak ayındaki dip seviyenin yaklaşık 0,4 puan üzerinde yüzde 1,7 düzeyinde olduğu bildirildi.
Bununla birlikte, söz konusu endeksin 2022 yılındaki yüzde 3,5 olan büyüme oranı göz önüne alındığında, Türkiye’nin dış talep görünümünde yıllık bazda kayda değer bir yavaşlamanın gözlendiği ifade edilen özette, şunlar kaydedildi:
“Küresel Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI) verilerinde haziran, temmuz ve ağustos aylarında yaşanan düşüş eğilimi, eylül ayında belirgin bir şekilde yavaşlamıştır. Eylül ayında küresel imalat sanayi PMI verisi bir önceki aya göre 0,1 puan yükselerek 49,1 olurken, küresel hizmetler PMI verisi 0,3 puan azalmış ve 50,8 seviyesinde gerçeklemiştir. Böylece, küresel bileşik PMI göstergesi eylül ayında bir önceki aya kıyasla 0,1 puan azalarak 50,5 olmuş ve hemen hemen aynı seviyede kalmıştır. Gelişmiş ülkelerin bileşik PMI verisi imalat sanayi kaynaklı olarak eylül ayında bir önceki aya göre 0,2 puan artarak 49,7 seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu gelişmede Türkiye’nin önemli ticaret ortaklarından Avro Bölgesine ait PMI verilerinin eylül ayında bir miktar toparlanması etkili olmuştur. Ancak ekim ayına ilişkin erken (flash) PMI verilerine göre, Avro Bölgesi bileşik PMI göstergesi 0,6 puan azalarak 46,5 düzeyinde gerçekleşmiştir. İmalat sektörü PMI göstergesi ekim ayında 0,4 puan gerileyerek 43 olan düzeyi ile 2020 yılının haziran ayından beri en düşük seviyelerinden birine ulaşmıştır.
Özellikle hizmetler PMI göstergesi ekim ayında tekrar gerilemiş ve 0,8 puan azalarak 47,8 düzeyi ile eşik değerinin altında seyretmeye devam etmiştir. Bu durum Avro Bölgesinde iktisadi faaliyette gözlenen yavaşlamanın yılın ikinci yarısında da devam edeceğine işaret etmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin imalat sanayi PMI verisi eylül ayında bir önceki aya göre 0,5 puan, hizmetler PMI verisi ise 1,2 puan gerilemiş ve anılan göstergeler sırasıyla 50,9 ve 51,9 düzeylerinde gerçekleşmiştir. Çin ekonomisinde bileşik PMI göstergesi eylül ayında da gerileme eğilimini sürdürerek 0,8 puan düşmüş ve 50,9 olmuştur. İmalat sektörü PMI verisi 0,4 puan azalarak 50,6 olurken hizmetler PMI verisi 1,6 puan gerileyerek 50,2 düzeyinde gerçekleşmiştir. Bu gelişmeler yılın ilk yarısında küresel iktisadi faaliyetin önemli bir itici gücü olan hizmetler sektörünün, son aylarda güç kaybettiğini ve küresel büyüme hızının bir miktar yavaşladığını göstermektedir.”
Özette, haziran-temmuz döneminde, risk algısına bağlı olarak iyileşen gelişmekte olan ülkelere yönelen portföy akımlarının ağustos-ekim döneminde yerini çıkışlara bıraktığı belirtilirken, son dönemde gelişmekte olan ülkelerde gözlenen portföy çıkışlarında, gelişmiş ülke merkez bankalarının daha uzun bir süre sıkı para politikası duruşunu sürdüreceği beklentisi, küresel risk iştahındaki dalgalanmalar ve Çin ekonomisine yönelik belirsizliklerin etkili olduğu ve ağustos-ekim döneminde (31 Temmuz-13 Ekim 2023) Çin, Tayvan, Güney Kore, Brezilya, Güney Afrika ve Endonezya ağırlıklı olarak 43,3 milyar doları hisse senedi piyasalarından olmak üzere toplam 47,7 milyar dolar fon çıkışı gerçekleştiği vurgulandı.
Özette, son dönemde artan jeopolitik riskler, enerji fiyatlarının seyri, ekonomik büyüme görünümünün ülkeler arasında farklılaşmaya başlaması, ABD uzun vadeli faizlerindeki artışlar ve gelişmekte olan ülke piyasalarından portföy çıkışları gibi gelişmeler küresel ekonomiye dair belirsizliklerin arttığına işaret ettiği belirtildi.
Enflasyonun ana eğilimi dair göstergeler eylül ayında zayıfladı
Enflasyonun, yılın üçüncü çeyreğinde öngörülenin üzerinde gerçekleşmekle birlikte eylülde de daha olumlu bir görünüm arz ettiği ifade edilen özette, son dönemde etkili olan ücret ve kur kaynaklı maliyet yönlü baskılar ile vergi düzenlemelerinin enflasyona geçişi önemli ölçüde tamamlandığı ve tüketici fiyatlarının eylül ayında yüzde 4,75 ve yıllık enflasyonun 2,59 puan artarak yüzde 61,5 olduğu bildirildi.
Özette, alt grupların yıllık enflasyona katkılarının, hizmet grubunda 20,9 puandan 22,9’a (2,09 puan artış); alkol, tütün ve altın grupları toplamında 2,30 puandan 2,81’e (0,51 puan artış); gıda ve alkolsüz içecekler grubunda 18,1 puandan 18,4’e (0,32 puan artış); temel mal grubunda 15,5 puandan 15,7’ye (0,21 puan artış) yükselirken, enerji grubunda 2,11 puandan 1,57’ye (0,54 puan azalış) gerilediği aktarılırken, “Gıda ve alkolsüz içecekler grubu fiyatları eylül ayında yüzde 3,32 oranında yükselmiş, yıllık enflasyon 2,28 puan artışla yüzde 75,1 olarak gerçekleşmiştir. Fiyat artışları grup geneline yayılırken ekmek ve tahıllar ile taze meyve ve sebze fiyat artışlarının önceki aylara kıyasla yavaşlaması grup aylık enflasyonunu sınırlamıştır. Mevsimsellikten arındırılmış veriler, taze meyve sebze fiyatlarında gözlenen yavaşlamayı sebze fiyatlarının sürüklediğine işaret etmiştir. Yumurta, şeker, kuruyemiş, süt ve süt ürünleri, katı ve sıvı yağlar ile kırmızı et fiyat artışlarıyla dikkat çeken diğer kalemler olmuştur.” değerlendirmesinde bulunuldu.
Enerji fiyatlarının eylülde yüzde 3,83 oranında artarken, grup yıllık enflasyonunun 3,78 puan düşüşle yüzde 10,3 seviyesine gerilediği bildirilen özette, ham petrol başta olmak üzere küresel piyasalarda eylülde gerçekleşen fiyat artışlarının enerji grubu fiyatlarını yükselten temel unsur olduğu ve katı yakıtların yüzde 6,11, tüp gazının yüzde 5,93, akaryakıtın ise yüzde 4,62 artış sergileyerek grup içinde öne çıkmasının yanı sıra şebeke suyu fiyatlarının yüzde 4,42 yükselerek artış eğilimini sürdürdüğü ifade edildi.
Özette, hizmet grubunda fiyatların yüzde 7,88 ile güçlü bir şekilde artmaya devam ettiği, grup yıllık enflasyonunun 6,89 puan yükselerek yüzde 86,5 seviyesine ulaştığı belirtilerek, şunlar kaydedildi:
“Eylül ayında, fiyat artışları alt gruplar geneline yayılmış, yıllık enflasyon tüm alt gruplarda yükselmiştir. Bu dönemde, okulların açılmasıyla birlikte bağlantılı hizmet kalemlerinde belirgin fiyat artışları gerçekleşmiştir. Akaryakıt fiyatlarındaki artışları takiben ulaştırma hizmetleri fiyatları güçlü bir şekilde yükselmeye devam ederken eylül ayında okul servis ücretlerinde gerçekleşen yüzde 65,4 oranındaki artış, bu gelişmede belirleyici olmuştur. Kira alt grubunda aylık artışlar güçlenmeye devam etmiş ve yüzde 9,52 seviyesine yükselmiştir. Diğer hizmetler alt grubunda fiyatlar yüzde 8,46 oranında artış kaydetmiş, üniversite ücretlerinde gerçekleşen yüzde 127,7 oranında artışı takiben eğitim hizmetleri, öne çıkan kalem olmuştur. Lokanta-otel alt grubunda aylık enflasyon gıda fiyatlarındaki yavaşlamanın etkisiyle yemek hizmetleri öncülüğünde yüzde 4,15 ile önceki aylara kıyasla daha sınırlı gerçekleşirken, konaklama kaleminde yurt ücretleri kaynaklı yüksek oranlı artışlar izlenmiştir.”
Temel mal fiyatlarının eylülde yüzde 2,59 yükseldiği, grup yıllık enflasyonunun 1,26 puan artışla yüzde 53,2 olduğu aktarılan özette, “Fiyat artışları alt gruplar genelinde zayıflarken, yıllık enflasyon diğer temel mallarda gerilemiş, dayanıklı mal (altın hariç) ile giyim ve ayakkabı alt gruplarında artış kaydetmiştir. Dayanıklı mal (altın hariç) alt grubunda aylık fiyat artışı yüzde 2,58 ile önceki aylara kıyasla yavaşlarken, alt grup içinde farklılaşma izlenmiştir. Eylül ayında otomobil fiyatları yataya yakın seyrederken, beyaz eşya ve mobilyada fiyat artışları gücünü korumuştur. Diğer temel mallar alt grubu genelinde fiyat artışları daha ılımlı olmuş ve aylık enflasyon yüzde 2,66 olarak gerçekleşmiştir. Giyim ve ayakkabı alt grubunda ise fiyatlar yüzde 2,51 oranında artış kaydetmiş, yıllık enflasyon yüzde 31,4 olmuştur.” ifadelerine yer verildi.
Özette, alkollü içecekler ve tütün ürünleri grubunda fiyatların yüzde 10 yükseldiği, yıllık enflasyonun 15,2 puan artışla yüzde 67,2 olarak gerçekleştiği kaydedilirken, bu gelişmeyi tütün ürünlerinde firma kaynaklı olarak yapılan yüzde 11,1’lik fiyat artışının sürüklediğinin altı çizildi.
Enflasyonun ana eğilimine dair göstergelerin eylülde zayıfladığı vurgulanırken, mevsimsellikten arındırılmış aylık artışların eylülde gerek B gerekse de C göstergesinde gerilediği bildirildi.
Özette, bu görünümün Medyan ve SATRIM göstergelerinde gözlenen düşüşler ile de teyit edildiği aktarılırken, mevsimsellikten arındırılmış B ve C endekslerinin üç aylık ortalama artışları 2022’nin şubat ayında sırasıyla yüzde 8,78 ve yüzde 8,49 ile en yüksek noktasına çıktığı ancak 2023 yılı eylül ayı itibarıyla yüzde 7,89 ve yüzde 7,88 seviyelerinde gerçekleştiğinin yanı sıra B ve C endeksinin mevsimsellikten arındırılmış artış oranlarının sırasıyla yüzde 4,87 ve yüzde 5,50 olarak ölçüldüğü ifade edildi.
Öncü göstergelerin, maliyet şoklarının fiyatlara büyük oranda yansımış olmasıyla, enflasyonun ana eğiliminde eylül ayında başlayan düşüşün ekim ayında da sürdüğüne işaret ettiği belirtilen özette, şunlar kaydedildi:
“Öncü verilere göre, gruplar genelinde fiyat artışları yavaşlarken, dayanıklı tüketim malları fiyatlarındaki olumlu seyir dikkat çekmekte, hizmet grubu ise diğer gruplara kıyasla daha yüksek fiyat artışı sergilemektedir. Yurt içi talepteki güçlü seyir, hizmet fiyatlarındaki katılık, enflasyon beklentilerindeki bozulma ise enflasyonda yukarı yönlü baskı oluşturmaya devam etmektedir. Ayrıca, küresel enerji fiyatları eylül ayı sonlarında ulaştığı seviyelerden gerilemeye başladıktan sonra jeopolitik sorunlarla yeniden yükselerek risk oluşturmaktadır. Buna karşın, yurt içi talebin bir miktar ivme kaybettiği gözlenirken, enflasyon beklentilerindeki artış yavaşlamıştır.”
Parasal sıkılaştırma ile birlikte Türk lirası tasarruf araçlarına olan talebin artmasını takiben parasal aktarımın talep üzerindeki bazı yansımalarının kademeli olarak ortaya çıktığı belirtilen özette, “İç talep göstergeleri, dayanıklı mallar gibi sektörlerde fiyat indirimi gerçekleşmeleri ve planlarının yapılması, siparişler ve bunlara ilişkin beklentiler talepte dengelenmeye yönelik öncü sinyaller vermektedir. Bununla uyumlu bir şekilde ithalat düşüş kaydetmiş ve dış ticaret dengesi nispeten olumlu bir görünüm sergilemiştir.” ifadeleri kullanıldı.
Özette, yakın dönem göstergeleri ve yüksek frekanslı verilerin üçüncü çeyrekte büyüme ivmesinde çeyreklik bazda yavaşlamaya işaret ettiği vurgulandı.
Ağustos ayında perakende satış hacim endeksinin mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış olarak aylık bazda yüzde 4,7 oranında gerilediği belirtilen özette, “Perakende satış hacmi yıllık büyümesi ise 14,4 puan azalışla yüzde 17,2 oranında gerçekleşmiştir. Çeyreklik bazda yükseliş ikinci çeyrekte gerçekleşen yüzde 5,4 oranındaki artışa kıyasla yavaşlayarak yüzde 1,6 oranında gerçekleşmiştir. Kartla yapılan harcamalardaki yükseliş eylül ayında devam etmiştir. Öte yandan, reelleştirilmiş olarak bakıldığında kartla yapılan harcamaların artışı çeyreklik bazda hız kesmiştir.” denildi.
İmalat sanayi firmalarının kayıtlı iç piyasa siparişlerinin ekim ayında yıllık bazda 7,5 puan artarken mevsimsellikten arındırılmış olarak ekim ayı itibarıyla son çeyrekte bir önceki çeyreğe göre düşüş kaydettiği bildirilen özette, ana mal gruplarına göre değerlendirildiğinde söz konusu azalışın dayanıklı mal grubunda daha belirgin olduğunun gözlendiği aktarıldı.
Özette, bu dönemde imalat sanayi firmalarının geleceğe yönelik ihracat ve iç piyasa siparişi beklentilerinin çeyreklik bazda sınırlı arttığı anlatıldı.
Firma görüşmelerinin ise başta dayanıklı mallar olmak üzere, tüketim mallarına olan talebin yavaşlaması nedeniyle sektörel düzeyde ivme kayıplarına işaret ettiği bildirilen özette, şunlara dikkati çekildi:
“Ağustos ayında sanayi üretim endeksi, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış olarak aylık bazda yüzde 0,8 oranında azalırken takvim etkilerinden arındırılmış olarak yıllık bazda yüzde 3,1 oranında artmıştır. Çeyreklik bazda değerlendirildiğinde ise sanayi üretimi, ağustos ayı itibarıyla ikinci çeyrek ortalamasına kıyasla yüzde 0,5 oranında artmıştır. Aylık oynaklığı yüksek sektörler dışlandığında ağustos ayında sanayi üretimi çeyreklik olarak yüzde 0,9 artış oranı ile daha yüksek gerçekleşmiştir. Ekim ayında mevsimsellikten arındırılmış olarak imalat sanayi kapasite kullanım oranı aylık bazda 0,1 puan azalarak yüzde 76,8 seviyesinde yatay seyretmiştir.”
“Yüksek frekanslı veriler iş gücü piyasasında talebin gücünü koruduğuna işaret etmektedir”
Özette, ağustos ayı itibarıyla mevsimsellikten arındırılmış istihdamın 31,7 milyon seviyesinde gerçekleştiği belirtildi. Bu dönemde mevsimsellikten arındırılmış istihdamda çeyreklik bazda yüzde 0,3 oranında artış gerçekleşirken iş gücüne katılım oranının 0,1 puan azalış kaydettiği ifade edilen özette, işsizlik oranının ağustos ayında bir önceki aydaki yüzde 9,4 seviyesine göre 0,2 puan azalarak yüzde 9,2 düzeyinde gerçekleştiği belirtildi.
Yüksek frekanslı verilerin iş gücü piyasasında talebin gücünü koruduğuna işaret ettiği aktarılan özette şu ifadeler yer aldı:
“Ağustos ayında yıllıklandırılmış cari işlemler açığı dış ticaret açığındaki azalışa paralel olarak önceki aydaki seviyesine kıyasla 2,1 milyar dolar düşüşle 57 milyar ABD dolarına gerilemiştir. Bu azalış, birikimli altın dış ticareti açığındaki yükselişe karşın enerji fiyatlarında yıllık bazda devam eden düşüşün etkisiyle enerji dengesinde gerçekleşen iyileşmeden kaynaklanmıştır. Eylül ayına ilişkin geçici dış ticaret verileri mevsimsellikten arındırılmış olarak ihracatın aylık bazda ılımlı bir artış kaydettiğine işaret ederken, ithalat tarafında tüm alt mal grupları bazında azalışlar kaydedildiğini göstermektedir. Ekim ayı için yüksek frekanslı verilerle beraber düşünüldüğünde üç aylık ortalama eğilim ihracatta sınırlı iyileşme, ithalatta ise yatay bir seyrin yanı sıra yıllık bazda gerileme ima etmektedir. Altın ithalatı ise eylül-ekim döneminde düşüş kaydetmekle birlikte halen tarihsel ortalamaların üzerinde seyretmektedir.”
Özette, Ağustos ayı itibarıyla yıllıklandırılmış hizmetler dengesi fazlasının önceki yılın aynı dönemine göre 5,1 milyar dolar artarak 51,2 milyar dolara çıktığı belirtildi.
Güçlü ve yıl geneline yayılmış olarak seyreden turizm gelirlerinin cari dengeye katkı sunmaya devam ettiği aktarılan özette, “Seyahat gelirleri yılın ilk sekiz ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre 4,1 milyar dolar artarak 30,5 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır. Yabancı ziyaretçi sayıları da benzer şekilde yılın ilk sekiz ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 15,7 oranında artarak 32,5 milyon kişi seviyesinde gerçekleşmiştir.” denildi.
Özette, 2022 yılının ikinci yarısından itibaren gerileyen enerji emtia fiyatlarında temmuz ayında başlayan artış eğiliminin eylül ayında da devam ettiği bildirildi.
Son aylarda yataya yakın seyreden enerji dışı emtia fiyatlarının eylül ayında da belirgin bir değişiklik sergilemediği aktarılan özette, ekim ayı ilk üç haftası itibarıyla, enerji grubu dahil olmak üzere, emtia fiyatlarının gerilediğinin izlendiği kaydedildi.
Özette, şunlara vurgu yapıldı:
“Ancak ekim ayının ilk haftasına kadar azalan Brent ham petrol fiyatları jeopolitik sorunlarla yeniden yükselmeye başlayarak yüksek oynaklık sergilemektedir. Söz konusu küresel gelişmelerin yanı sıra ekim ayı başında sanayi elektrik ve doğal gaz tarifeleri ile elektrik üreticileri doğal gaz tarifeleri yüzde 20 oranlarında yükseltilmiştir. Böylelikle, üretici fiyatları üzerinde döviz kuru ve işgücü maliyetindeki artışların gecikmeli etkileri zayıflarken enerji maliyetleri artış kaydetmiştir. Son dönemde, jeopolitik gelişmeler kaynaklı olarak küresel enerji fiyatlarına ilişkin risklerin arttığı gözlenmektedir.”
Yurt içi üretici fiyatlarının eylül ayında yüzde 3,40 yükselirken yıllık enflasyonun 1,97 puan düşüşle 47,4 olduğu bildirilen özette, ana sanayi gruplarına göre incelendiğinde, enerji grubunun küresel enerji emtia fiyatlarını takiben yüzde 6,12 oranındaki yüksek aylık fiyat artışı ile öne çıktığı vurgulandı.
Özette, yıllık enflasyonun, enerji grubunda baz etkisiyle gerilerken, diğer ana gruplarda daha sınırlı değişim sergilediği anlatıldı.
Küresel Arz Zincirinin Baskı Endeksi’nin eylül ayında ılımlı seyrini koruduğu kaydedilen özette, Eylül PPK kararının ardından yataya yakın bir seyir izleyen döviz kurlarının ekim ayında ılımlı bir artış kaydettiği aktarıldı.
Özette, “2023 yılı temmuz ayında asgari ücrette yapılan güncellemeye memur ve kamu işçi ücretlerindeki düzenlemelerin eşlik etmesinin ve ücretlerdeki artışın genele yayılmasının yılın üçüncü çeyreğinde, özellikle maliyet kanalıyla, enflasyon üzerinde belirgin etkileri olmuştur.” ifadelerine yer verildi.
Hizmet sektöründe temmuz ayından itibaren güçlü fiyat artışlarının kaydedildiği aktarılan özette, şu ifadeler yer aldı:
“Yüksek atalet sergileyen hizmet sektöründe aylık artışlar 2022’ye kıyasla yüksek seyretmektedir. Temel mal ve hizmet gruplarını içeren C endeksinde yıllık enflasyon yaklaşık yüzde 69 seviyesindeyken hizmet sektöründe yıllık enflasyonun yüzde 86 civarında olduğu gözlenmektedir. Hizmet sektörüne ait yayılım endeksi de tarihsel ortalamasının yaklaşık yüzde 33’ü kadar üzerinde seyrederek artışların sektör geneline yayılmaya devam ettiğini göstermektedir.”
Özette, eylül ayında hizmet grubu fiyatları üzerinde okulların açılmasına bağlı olarak belirgin dönemsel etkilerin izlendiği vurgulandı.
Üniversite harcı, yurt ücreti, okul servis ücreti gibi hizmet kalemlerinde fiyatların yılın belli bir döneminde belirlenmesi sonucu yüksek fiyat artışlarının gerçekleştiği belirtilen özette, eylül ayı gerçekleşmelerinin sektörün şokların etkilerini zamana yayma özelliğine örnek teşkil ettiği aktarıldı.
Özette, akaryakıt fiyatlarının başta ulaştırma hizmetleri olmak üzere tüketici fiyatları üzerinde gerek üretim girdisi gerekse taşımacılık maliyetleri kanalıyla önemli bir etki oluşturma potansiyeline sahip olduğu vurgulandı.
Nitekim, akaryakıt fiyatlarında yakın dönemde döviz kuru, ham petrol fiyatları ve vergi artışı kaynaklı olarak kaydedilen belirgin artışların ulaştırma hizmetleri fiyatlarına hızlı şekilde yansıdığı aktarılan özette, şu ifadeler kullanıldı:
“Ulaştırma hizmetleri eylül ayında okul servisi kaleminin öncülüğünde güçlü fiyat artışı kaydetmiştir. Uluslararası ham petrol fiyatlarındaki istikrarsız görünüm ulaştırma hizmetleri fiyatları üzerinde önümüzdeki dönem için risk unsuru olmaya devam etmektedir. Yükselmeye devam eden konut fiyatları, geçmiş enflasyona endeksleme davranışı ve gayrimenkul piyasasındaki arz-talep uyumsuzlukları, kira artışlarının yüksek seyretmesine neden olarak tüketici enflasyonunu olumsuz yönde etkilemektedir.
Diğer taraftan, online platformlardan takip edilen veriler büyük şehirlerde kiraların son dönemde yavaşlama eğilimi gösterdiğine işaret etmektedir. Gıda, ücret ve turizm kaynaklı gelişmelerden önemli ölçüde etkilenen lokanta ve otel alt grubunda aylık fiyat artışları süreklilik gösteren bir görünüm arz etmektedir.
Asgari ücretin gecikmeli etkilerindeki zayıflama devam ederken lokanta ve otel alt grubu fiyat görünümünde gıda fiyatlarının göreli önemi artmaktadır. Kira, eğitim, sağlık, eğlence-kültür başta olmak üzere belirli hizmet kalemleri geçmiş tüketici enflasyonuna dönük fiyat belirleme davranışı sergileyerek, enflasyonist etkilerin uzun bir zamana yayılmasına neden olmaktadır. Tüketici enflasyonunda yakın dönemde beklenen görünümle birlikte, geçmiş enflasyona endeksleme eğilimi belirgin olan kalemlerde enflasyonun bir süre daha yüksek seyretme riski bulunmaktadır.”
Özette, enflasyon beklentilerindeki mevcut seyir ve fiyat belirleme davranışlarındaki bozulmanın, enflasyon görünümüne dair yukarı yönlü riskleri canlı tuttuğu kaydedilerek, “Tüketici enflasyonu yayılım endeksi eylül ayında da yüksek seyrederken tarihsel ortalamasının iki standart sapması üzerinde değer almıştır.” ifadelerine yer verildi.
Özette, enflasyon beklentilerindeki aydan aya artışın yavaşladığı aktarılarak, Ekim ayı Piyasa Katılımcıları Anketi sonuçlarına göre cari yıl sonu enflasyon beklentisinin yüzde 67,22’den yüzde 68,01’e, on iki ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentisinin yüzde 44,94’den yüzde 45,28’e, gelecek yirmi dört ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentisinin yüzde 23,87’den yüzde 25,82’ye ve beş yıl sonrasına ilişkin enflasyon beklentisinin yüzde 10,03’ten yüzde 11,76’ya çıktığı belirtildi.
Özette, bu çerçevede, enflasyonun yıl sonunda Enflasyon Raporu’ndaki (Rapor) tahmin aralığının üst sınırına yakın seyredeceğinin öngörüldüğü ifade edilerek, aylık enflasyonun ana eğiliminde düşüş gözleneceğinin değerlendirildiği aktarıldı.
Öte yandan, jeopolitik gelişmelerin, enflasyon görünümünde petrol fiyatları kaynaklı risklerin oluştuğu kaydedilerek, “Kurul, parasal sıkılaştırma adımlarının etkisiyle, dezenflasyonu 2024 yılında Rapor’daki patika ile uyumlu şekilde tesis etmekte kararlıdır.” değerlendirmesine yer verildi.
Parasal sıkılaşmanın finansal göstergeler üzerindeki ilk etkilerinin görülmeye başlandığına dikkat çekilen özette şu ifadeler yer aldı:
“Piyasa faizleri politika faizi ile uyumlu bir şekilde hareket ederken bireysel kredi büyümeleri azalış eğilimine girmiştir. Türk lirası mevduat artarken döviz cinsi ve kur korumalı mevduatlar da azalmaya başlamıştır. Kredi büyümesi ve kompozisyonunda normalleşme devam etmiştir. 13 Ekim 2023 itibarıyla, 2022 yılı sonuna kıyasla bireysel kredi bakiyesi kredi kartlarında yüzde 118,9, taşıt kredilerinde yüzde 77,2, ihtiyaç kredilerinde yüzde 36,6, konut kredilerinde yüzde 23,5 olmak üzere toplamda yüzde 58,9 oranında artmıştır.
Parasal sıkılaşma ve atılan diğer adımlar ile yavaşlama eğilimi devam eden bireysel kredilerin 13 Ekim 2023 itibarıyla ortalama 4 haftalık artış oranı yüzde 2,37 olarak gerçeklemiştir. Taşıt kredileri ve ihtiyaç kredilerinde bu oran sırasıyla yüzde 0,63 ve yüzde 1,41 seviyesindedir. Bireysel kredi kartlarında ise bu oran yüzde 4,82 ile yüksek seviyelerde gerçekleşmekle birlikte yavaşlama gözlenmektedir. Diğer taraftan, Türk lirası ticari kredilerin aynı dönemde ortalama 4 haftalık artış oranı yüzde 2,18 seviyesinde gerçekleşmiştir.”
Parasal aktarım mekanizması güçleniyor
Özette, önceki PPK döneminden bu yana banka fonlama maliyetlerindeki artışa paralel olarak 165 baz puan artan ihtiyaç kredisi (Kredili Mevduat Hesabı-KMH hariç) faizlerinin 13 Ekim itibarıyla yüzde 60,5 olarak gerçekleştiği belirtilerek, aynı dönemde yatay seyreden taşıt ve konut kredisi faizlerinin 13 Ekim itibarıyla, sırasıyla yüzde 46,7 ve yüzde 41,5 olduğu bildirildi.
Türk lirası ticari kredi faizlerinin 608 baz puan artarak yüzde 49,3 seviyesinde gerçekleştiği kaydedilen özette, “Haziran ayından itibaren sadeleşme süreci kapsamında bankacılık sisteminin sağlıklı işleyişini de temin etmek amacıyla alınan önlemlerle öncelikle Türk lirası ticari kredilerinin akışı tesis edilmiştir.” ifadeleri kullanıldı.
Özette, haziranda sektör genelinde yüzde 0,34 artış kaydeden Türk lirası ticari kredilerin, temmuzda yüzde 2,38, ağustosta yüzde 2,26 ve eylülde yüzde 2,52 oranında büyüdüğü aktarıldı.
Bu süreçte Türk lirası mevduat faizlerinin 18 Ağustos haftasında yüzde 24,9, 15 Eylül haftasında yüzde 33,5, 13 Ekim haftasında yüzde 37,9 seviyesinde gerçekleştiğine vurgu yapılan özette, şunlar kaydedildi:
“Buna paralel olarak Türk lirası cinsi mevduatlar artışa geçerken hem kur korumalı hem de döviz cinsi mevduatlarda azalma gözlenmektedir. Makroihtiyati çerçevede sadeleşme süreci kapsamında atılan son adımlar ve politika faizindeki artışla birlikte Türk lirası enstrümanlarına olan talebin artması, kredi ve mevduat faizlerinin birlikte yükselmesi ile parasal aktarım mekanizmasının güçlenmekte olduğu değerlendirilmiştir.
Doğrudan yabancı yatırımlar, dış finansman koşullarındaki dengeli seyir, rezervlerde süregelen artış, talepteki dengelenmenin cari işlemler hesabına desteği ve Türk lirası varlıklara yurt içi ve yurt dışı talebin artması fiyat istikrarına güçlü katkıda bulunacaktır. Son dönemde yapılan anlaşmalar ile teknoloji yatırımlarını ve üretim kapasitesini geliştirecek alanlara yoğunlaşacak doğrudan yabancı yatırımlar önümüzdeki dönemde dış finansmanı destekleyecektir.”
Özette, yurt içi belirsizliklerin etkisiyle 22 Mayıs’ta 703 baz puan seviyesiyle bu yılın zirve noktasına ulaşan Türkiye’nin 5 yıllık Kredi Risk Primi’nin (CDS) önceki PPK döneminde 385 baz puan seviyesine geriledikten sonra, son dönemde artan jeopolitik riskler ile birlikte gelişmekte olan diğer ülkelerle paralel şekilde 25 Ekim’de 417 baz puan seviyesine çıktığı ifade edildi.
Türk lirasının 1 ay ve 12 ay vadeli kur oynaklıklarının ise mevcut PPK döneminde sırasıyla 4,8 ve 1,0 puan gerileyerek 25 Ekim itibarıyla sırasıyla yüzde 11,0 ve yüzde 27,9 seviyelerine indiği belirtilen özette, hazirandan itibaren risk primi ve kur oynaklıklarındaki düşüşlere 500 milyon dolar Devlet iç Borçlanma Senetleri (DİBS) piyasasına ve 1,19 milyar dolar hisse senedi piyasasına olmak üzere toplam 1,69 milyar Dolar net portföy girişinin eşlik ettiği kaydedildi.
Özette, TCMB’nin uluslararası rezervlerinin haziranda girdiği güçlü artış eğiliminin sürdürdüğü aktarılarak, “2022 yılı sonu itibarıyla 128,8 milyar dolar seviyesinden mayıs sonunda 98,5 milyar dolara gerileyen TCMB brüt uluslararası rezervleri 20 Ekim 2023 itibarıyla 126,1 milyar dolar seviyesine yükselmiştir.” değerlendirmesine yer verildi.
“Sisteme girişi gerçekleşen Türk lirası likidite yakından takip ediliyor”
Politika faizinin, enflasyonun ana eğilimini geriletecek ve enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirleneceği vurgulanan özette şunlar aktarıldı:
“Enflasyon görünümü ve yukarı yönlü riskler göz önüne alındığında Kurul, para politikası çerçevesinin fiyat istikrarı amacı doğrultusunda güçlendirilmesini değerlendirmiştir. Yüksek enflasyonun makroekonomik istikrar ve özellikle finansal istikrar üzerinde oluşturabileceği risklere de dikkat çekilmiştir. Enflasyon görünümünde belirgin iyileşme sağlanana kadar parasal sıkılaştırma gerektiği zamanda ve gerektiği ölçüde kademeli olarak güçlendirilecektir. Kurul, dezenflasyonu en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin devamına karar vermiştir.
Bu çerçevede, Kurul, politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 30’dan yüzde 35 düzeyine yükseltmiştir. Kurul, mevcut mikro ve makroihtiyati çerçeveyi, piyasa mekanizmalarının işlevselliğini artıracak ve makro finansal istikrarı güçlendirecek şekilde sadeleştirmektedir. Sadeleşme süreci, etki analizleri dikkate alınarak kademeli olarak ilerlemektedir. TCMB tarafından yapılan düzenlemelere ilişkin etki analizleri söz konusu çerçevenin tüm bileşenleri için enflasyon, faizler, döviz kurları, rezervler, beklentiler, menkul kıymetler ve finansal istikrar üzerindeki yansımalarıyla birlikte bütüncül bir bakış açısıyla değerlendirilerek yapılmaktadır.”
Özette, bu kapsamda, Türk lirası mevduat payının artırılmasına yönelik ilave adımlarla parasal aktarım mekanizmasının güçlendirilmeye devam edileceği ifade edilerek, Kurul’un, faiz artırımının yanı sıra, parasal sıkılaştırma sürecini destekleyecek seçici kredi ve miktarsal sıkılaştırma kararları almayı sürdüreceği bildirildi.
Bu kararlarla, temel politika aracı olan politika faizinin parasal, finansal koşullar ve beklentileri etkileyeceği kaydedilen özette, Türk lirası likidite ve tüketim talebindeki aşırılıkların dengelenmesi ve para politikasının etkinliğinin artırılmasının hedeflendiği ifade edildi.
Özette, döviz kuru gelişmelerinin etkisiyle kur korumalı mevduat hesaplarının kur farkı ödemeleri nedeniyle finansal sisteme girişi gerçekleşen Türk lirası likiditenin yakından izlendiği belirtilerek, şu değerlendirmelere yer verildi:
“Mevcut piyasa koşulları ve önümüzdeki döneme ilişkin likidite projeksiyonları dikkate alınarak yapılan etki analizleri çerçevesinde gerekli adımlar atılmaktadır. Enflasyon ve enflasyonun ana eğilimine ilişkin göstergeler yakından takip edilecek ve Kurul, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edecektir. Kurul, kararlarını öngörülebilir, veri odaklı ve şeffaf bir çerçevede almaya devam edecektir.”