TÜSİAD Olağan Genel Kurul toplantısında konuşan Tuncay Özilhan, “Yüksek enflasyon ve refah üretmeyen büyüme geçim sıkıntısı getirir’ yorumunu yaptı. Özilhan refahın adil dağıtılması gerektiğini vurguladı.
Türk Sanayici ve İş insanları Derneği (TÜSİAD) olağan Genel Kurul toplantısını düzenledi. Açılış konuşmasını yapan ve TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanı sıfatıyla son kez kürsüye gelen Tuncay Özilhan, görev yaptığı dokuz yılı değerlendirdi.
Özilhan konuşmasından önemli satır başları şöyle;
YAPISAL SORUNLARI ERTELEMEDEN ÇÖZMEK GEREKİR
Yüksek enflasyon, TL’nin değerinde istikrarsızlık, düşük tasarruf oranı, cari açık, düşük verimlilik, düşük katma değerli üretim, orta gelir tuzağı, teknolojide geri kalma endişesi, yeşil ekonomiye uyum ihtiyacı nitelikli eleman sorunu ekonomik durumun vaz geçilmez başlıkları idi. Bu sorunlar orta yerde duruyorken palyatif çözümler sadece vakit kaybına yol açar. Konjonktür ne kadar elverişsiz olursa olsun, geleceği kaybetmemek için uzun vadeli düşünmek, yapısal sorunları ertelemeden çözmek gerekir.
2015 yılında enflasyon %9, kişi başı gelir 11 bin dolar, cari açığın GSYH’ya oranı % 3 idi. Son verilere göre enflasyon %65, kişi başı gelir 10 bin 659 dolar, cari açığın GSYH’ya oranı ise % 3,6 oldu.
2024 yılında Türkiye hala makroekonomik istikrar arayışına devam ediyor.
2015 yılında Türkiye ekonomisinin dünya ekonomisindeki payı %1.15, küresel mal ve hizmet ihracatındaki payı ise %4.1 idi. Bu oranlar 2022 yılında da değişmedi.
2024 yılında Türkiye hala küresel ekonomideki payını artırma arayışına devam ediyor.
HEP ÜRETİM ÜRETİM DEDİM
İlk konuşmamdan son konuşmama kadar hep üretim, üretim, üretim dedim. Rasyonel para ve maliye politikaları tabi ki işin a-b-c si. Ama üretim artışı sağlamadan makroekonomik sorunlarda kalıcı bir iyileşme mümkün değil. Küresel konjonktür durumu daha da önemi hale getirdi. Gelişkin bir üretim kapasitesi, hem sanayide, hem tarımda, stratejik önemde. Bu da öngörülebilirlik, iyi bir planlama ve yatırım ortamının iyileştirilmesini, yani hukuk devletinin, yargı tarafsızlığının hiçbir istisnaya müsamaha göstermeden tam anlamıyla uygulanmasına bağlı.
REFAHIN ADİL DAĞITILMASI GEREKİYOR
Konuşmalarda sıklıkla dile getirdiğim bir konu da refahın adil dağılması, yoksulluğun azaltılması gereği idi. Yüksek enflasyon ve refah üretmeyen büyüme geçim sıkıntısını getirir. Büyümenin kaynağını tüketime, kentsel ranta, verimliliğe katkısı sınırlı projelere dayandırmak doğru değildir. Oysa kaynakları verimli kullansak, toplanan vergilerde israfı önleyip, eğitim ve diğer sosyal harcamaların payını artırabilsek, durum farklı olabilirdi.
2024 yılında Türkiye hala gelir adaletsizliği ile mücadeleye devam ediyor.
Refahı artırmak için istihdam yaratmak gerekiyor. 2015 yılında işsizlik oranı %10.3 idi. Geçen yılın Kasım ayında %9 oldu.
2024 yılında Türkiye hala vatandaşlarına iyi işler yaratma mücadelesine devam ediyor.
NİTELİKLİ İNSAN KAYNAĞI SORUNU YAŞIYORUZ
İşsizlik sorunu yaşanırken bir de nitelikli insan kaynağı sorunu yaşıyoruz. Bunun nedeni eğitim sisteminin yeni mesleklere yönelik yeni becerileri kazandırma konusundaki yetersizliği. Konuşmalarımda beyin göçünü önlemenin, bilime, özgür düşünceye, eleştirel akla, yaratıcılığa dayalı bir eğitim sisteminin ve eğitimde fırsat eşitliğini sağlamanın önemine çok vurgu yaptım.
Son 20 yılda eğitimle ilgili 17 kez değişiklik yapılmış.
2024 yılında Türkiye eğitimde nitelik ve fırsat eşitliği sorunlarını çözmek yerine hala afaki tartışmalar yapmaya devam ediyor.
Kadınlar için ekonomik, toplumsal ve siyasi hayatta fırsat eşitliği sağlanması, kadına şiddetin önüne geçilmesi ve İstanbul Sözleşmesine dönülmesi de dikkat çektiğim hususlardan birisiydi.
2015 yılında mecliste kadınların oranı %15 idi. 2023’te bu oran %17 oldu.
2024 yılında Türkiye’de hala kadınların fırsat eşitliği mücadelesi devam ediyor.
GÖREVİMDEN ÜLKENİN GELECEĞİNE OLAN SARSILMAZ GÜVEN İLE AYRILIYORUM
Görevimden, ülkenin geleceğine olan sarsılmaz güven ile ayrılıyorum. Ülke olarak farklılıklarımızın zenginliğinden kuvvet aldığımızda, birlik beraberlik içinde olduğumuzda, birbirimize güvendiğimizde, istişareye ve ortak akla önem verdiğimizde alt edemeyeceğimiz hiçbir sorunun olmadığını hep vurguladım. Bundan 100 yıl önce çok daha namüsait koşullar altında Atatürk ve arkadaşları nasıl başarmışlarsa, aynı şekilde başarabileceğimize yürekten inanıyorum.”