Türkiye ekonomisine ilişkin konuşan Wall Street Partner CEO’su Douglas Anderson, 3 ya da 5 Türk şirketini ABD borsalarında halka açmayı hedeflediklerini söyledi.
Wall Street Partner CEO’su Douglas Anderson, CNBC-e’de Güzem Yılmaz Ertem’in sorularını yanıtlayan Anderson, Kanal İstanbul için ise projenin gerçekleşme olasılığının sadece yerel ekonomi için değil global ekonomi için de önemli bir gelişme olduğuna dikkat çekerken, Türkiye’nin en büyük 20 ekonomi içerisinde bulunan diğer 3-4 ekonomiden daha ileride olduğunu belirtti.
Anderson’un CNBC-e’ye verdiği röportaj şöyle:
“Bay Anderson, öncelikle Wall Street Partner Capital’ın ne yaptığını sorarak başlayayım. Hangi amaçla buradasınız ve şirket neler yapıyor?
Bir süredir Wall Street’te yer alan bir şirketiz. Yaklaşık yirmi beş yıl oldu. Bizim uzmanlık alanımız da gelişen yüksek büyüme gösteren şirketler ve bazı noktalarda da gelişen piyasalar. Burada yer alma sebeplerimden bazıları da, Türkleri sevmem ve boğazı sevmem dışında tabii ki, kalbim Amerikan olsa da karnım kesinlikle bir Türk. Tabii ki bu sebepler dışında ben Türkiye’yi en güçlü gelişen piyasalardan biri olarak görüyorum.
Ana motivasyonunuz nedir Türkiye’de ofis açmak için?
Tabii birden çok sebep bulunmakta. Ben bazılarına değineceğim. Burada oturup saatlerce sebeplerden bahsedebilirim de ama önemli noktalara değinelim. Türkiye’nin neden en güçlü gelişen piyasa ekonomilerinden olduğundan bahsedelim.
Öncelikle Türkiye trilyon dolarlık bir piyasa olmayı geçmiş durumda. İlk yirmide yer alıyorlar gayrisafi yurt içi hasıla bakımından. Bu ilk yirmide dört tane gelişen piyasa ekonomisi olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye diğer gelişen Piyasa ekonomilerinin önünde yer alıyor bana göre. Öncelikle doğal kaynaklara bakalım; Türkiye dünyada belki de kendi kendine yetebilen birkaç ülkeden biri ve ihracat da yapıyorlar.
Birçok doğal kaynağa sahip Türkiye ve çoğundan hala faydalanılmıyor. Bana kalırsa birkaç yıl içerisinde Sayın Erdoğan iyi bir karar alarak Türklere daha fazla çocuk yapmaları tavsiyesinde bulundu ve onlar da yaptı ve aileler kurdular. Bu ailelerin çocukları şimdil sisteme adım atmak üzere ve bu işgücü ihtiyacını karşılamak için tam zamanı. Bu boş bir konu değil.
Bir de enerji noktasından bakalım: Türkiye Karadeniz’de bulunan doğalgazı kullanıyor. Çok önemli limanlar inşa ettiler. Çok karmaşık limanlar inşa ettiler. Bu, jeopolitik bir öneme sahip. Bu faktör yadsınamaz bir gerçek.
İlerleyen zamanda bir enerji merkezi haline gelecek. Öte yandan yeni bir enerji şu an oldukça popüler Türkiye’de. Bu enerjinin, bu enerji üstüne verilen kararların nasıl alındığına bakmanız gerek. Kimin güç sahibi olduğunu iktidarda kim olduğuna bakılmaksızın bu adımlar için minnettar olmanız gerek. Bazen Tanrı dualarınıza ‘hayır’ diyerek de cevap verebilir.
Çünkü ben hatırlıyorum, Türkler yıllar önce Avrupa Birliği’ne giremedikleri için üzülüyordu. Ancak ben Ankara’dan karar almayı Brüksel’den karar almaya tercih ediyorum. Ankara çok daha iyi kararlar alıyor bence ve bu onları daha çevik, hızlı hale getirecek. Türkiye doğalgaz keşfeden tek ülke değil Karadeniz’de ve ancak doğalgazı kontrol eden ve kullanan ilk ülke Türkiye, bürokrasi ile yavaşlatılmıyor, çevik davranma özgürlüğüne sahip.
Başka bir nokta da ben çok etkilendim şahsen: Kanal İstanbul Projesi’nin konsepti ya da gerçekleşme ihtimali bence bu İlerleyen zamanlarda çok önemli bir gelişme olarak kayda geçebilir. Etkileri sadece yerel değil, yerel ekonomiye değil ve küresel ekonomiye de olacaktır.
Bunlar birkaç sebepten biri Türkiye’nin neden en güçlü gelişen piyasa ekonomilerinden biri olduğuna dair.
Bay Anderson, öte yandan Türkiye’ye doğrudan yatırımlar konusu oldukça önemli. Şu an hükümet doğrudan yatırımları arttırmak istiyor. Fakat bununla ilgili siyasi istikrar, öngörülebilirlik, şeffaflık gibi problemler var. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu konuyu tam olarak?
Bana kalırsa Türkiye iyi yönde gelişmeler katlediyor. Ben iyi taraflarına bakmak istiyorum. Mesela yeni atanan maliye bakanınız Sayın Mehmet Şimşek.
Yeni bir Merkez Bankası Başkanı olması da iyi bir gelişme. Dr. Fatih Karahan. Bu iki kişinin, onların yeteneklerine baktığınız zaman sadece koltukta oturmak için orada olmadıklarını anlıyorsunuz. Yetenekli ekonomistler, ikisi de ne yaptıklarını biliyor ve ben bu doğrultuyu iyi yönde çevireceklerini düşünüyorum ve bana kalırsa ekonomiyi iyi bir doğrultuya yönelteceklerdir.
Bazı istatistiklere bakalım.
Şu an gayrisafi yurt içi hasıla açısından ilk 20’desiniz. Size en yakın olan ülkeye bakalım. Bu ülke Hollanda. Hollanda yaklaşık bir trilyon civarında bir gayrisafi yurt içi hasılaya sahip. Ama onların New York borsasında kaç şirketi yer alıyor?
Baktığınız zaman otuz sekiz şirket olduğunu görüyoruz. Buna karşın Türkiye’nin sadece bir şirketi var Turkcell. Diğer yerlerde Türk Hava Yolları var ve ama bu yeterli değil. Bu açıdan Türkiye daha iyi şeyler başarılabilir ve bence bu iki yetkili bu doğrultuda ilerlemesi için Türkiye’yi güçlendirecektir ve küresel ekonomiye açılmasını sağlayacaklardır. Bu da New York Borsası ve Nasdaq gibi platformlar olacaktır.
Türkiye’yi diğer gelişen ülke piyasalarıyla kıyaslayabilir misiniz? Örneğin Brezilya, Hindistan ve diğer Doğu Avrupa ülkeleri gibi…
Şimdi tekrar ilk yirmiye bakalım. Eğer ilk yirmiye bakarsanız şunu göreceksiniz. Bildiğiniz üzere dört civarı gelişen piyasa ekonomisi bulunmakta.
Çin, Hindistan, Malezya. Ben bu ülkelerle pek ilgili değilim mesela. Çin’in büyük bir demografik sorunu var, Türkiye’nin yok. Jeopolitik olarak da Türkiye stratejik olarak da çok iyi bir konumda yer alıyor. Batı ve Doğu’nun kesiştiği yer. Boğaz Avrupa ve Asya’yı birbirinden ayırıyor Yani stratejik olarak çok önemli bir pozisyon. Bir diğer açıdan bakarsak da Türkiye’nin yarısı boyutta olan ülkelere bakalım. Mesela İrlanda Türkiye’nin gayrisafi yurtiçi hasılasının yarısına sahip ancak New York borsası ve Nasdaq’da İrlanda’nın 50 şirketi yer alıyor. Şili’ye bakarsak da Şili yine gayrisafi yurtiçi hasıla olarak Türkiye’nin yarısı boyutunda.
Ancak onların da 12 şirketi Nasdaq ve New York borsasında yer alıyor. İşte bu da olayın anlaşılmadığı nokta. Türkiye güçlü şirketlere sahip ve bu şirketleri küresel olarak ayarlamaya başlamamız gerekiyor. Politikaları buna yönelik değiştirmemiz gerekiyor.
Türk şirketlerinin Amerika’da halka açılması neden önemli? Elbette ihracatçı şirketlerin Amerika’yla ihracat yapmak istemesini anlıyoruz. Fakat neden özellikle bizim şirketlerimiz Amerika’ya gidip halka arz olmalı sizce?
Buna birkaç sebep verebiliriz tabii ki. Her şirket halka olmak zorunda değil. Buna yönelik sebepler var.
Şirketin amacı büyümektir ve büyümek için gereken sermayeye ulaşıp yatırımcılara ve müşterilere maruz kalmaktır. Bu da iyi bir sebep olarak düşünüyorum ben. Likidtenizin sağlanması açısından da iyi. Ancak halka arz sadece iyi değil, bazı zorluklar da var.
Şirketinizin sahibi sadece siz olmuyorsunuz ve halka arz olmuş oluyor. Bazı zorunluluklara uymak zorundasınız, kurallara uymak zorundasınız, dikkatli davranmak zorundasınız çünkü şimdi diğer insanların parası da masada. Bunun iyi tarafıysa diğer insanların parasına sahipsiniz. Masanın üstündeki parayı siz kullanabiliyorsunuz. Bu açıdan baktığımız zaman hem faydalar hem zararlar var diyebiliriz.
İşte bu da bizim işimiz. Bizim işimiz her şeyi, her süreci daha kolay hale getirmek sizin de işe odaklanmanızı sağlamak. Biz de şirketinizi iyi bir doğrultuda tutmaya çalışıyoruz. Büyümenizi sağlıyoruz, sermaye artırımı gibi konularda destek veriyoruz.
Türk şirketlerinin Türkiye’deki borsaya açılmasında son dönemde ucuz finansmanın ana motivasyonu olduğunu görüyoruz. Yani gidip bir şirkete neden Türkiye borsasında halka açılıyorsunuz, neden buna ihtiyaç duyuyorsunuz diye sorduğumuzda şu an ucuz finansmana ihtiyacım var, dolayısıyla paraya erişimin ana yolu halka arz gibi gözüküyor diyorlar. Fakat bu bence oldukça kötü bir durum, sağlıksız bir durum. Aynı şeyi Amerika için de söyleyebiliyor muyuz? Türk şirketleri Amerika’da halka açılırken de gerçekten ucuz para ve ucuz finansman için mi halka açılacak?
Evet. İlk soru, benim sorduğum ilk soru, bu bir şirket bana garip her zaman olduğu gibi bir soru danıştıkları zaman benim onlara sorduğum ilk soru, paraya neden ihtiyacı olduğu. Parayı istemek için çok iyi bir sebepleri olması gerekiyor. Yatırımcılarına o parayı nasıl kullanacağı, paranın nasıl gelişeceğinden bahsetmezlerse bu gerçekleşmeyecek, biz bu yolda yokuz diyoruz. Çünkü bu hem yatırımcılar hem şirket için sıkıntı yaratır. Evet, çok iyi sebepler olması, çok ikna edici olması gerekiyor ve bu kolay değil.
Biliyorsunuz ki o şirketin, bakın, eğer bu para bende olsaydı, ben o fabrikayı alıp yeni müşterilere hizmet verebilirdim ve bunun bize geri dönüşü kar olarak iyi olurdu ve yatırımcılara da yatırdıklarının on katını verebilirdim gibi bir söylemde bulunması gerekiyor. Benim kastettiğim, aslında Türkiye’deki büyük şirketler. BIST-30’un büyük şirketleri diyoruz biz bunlara. Bu şirketlerin Türkiye borsasındaki ana motivasyonu elbette finansman değil, likidite de sağlamak. Keza yurt dışında da olmaları bizim için önemli olacak, büyük şirketlerin halk arzının Amerika’da olması.
Siz şu an politika faizinin enflasyona göre bulunduğu seviyeyi yeterli görüyor musunuz? Ana riskler nelerdir? Hem sıkı para politikasının sürdürülebilirliği hem de enflasyona ilişkin?
Benim düşüncem şöyle; enflasyonun ilk sebebi para arzıdır Ve bir noktada büyüyen bir ekonomiye de ihtiyacınız var.
Bu üç şey, üç önemli nokta olmadan başınız derde girer. Basit görünen şeyler aslında zor olabiliyor. Bildiğiniz üzere bazı engeller ortaya çıkabilir. Gidip belli bir gruba insanlara artık ödeme alamayacaksınız ya da ücretleriniz düşüyor diyemiyorsunuz. Bunu gelecek nesillerin iyiliği için yaptığını söylemeniz, torunlarınız için yapıyoruz demek yeterli gelmeyecektir. Bir diğer zor nokta ise eğer bu doğrultuda hareket edip vergileri düşürürsek hükümete yeterince para akışı sağlayamayacağız.
Bu statik bir çevrede doğru olsa bile şu anki durum statikten çok uzak. Eğer şu an vergileri düşürürseniz özel sektörün sermayeyi kullanmasıyla bunu daha fazla işe, daha fazla iş imkanına çevirerek büyümeyi artıracağını görürsünüz. Bu zaten daha önce denemişti. Kennedy Amerika Birleşik Devletleri’nde denemişti. Reagan da bunu yaptı.
Trump da bunu yaptı. Her seferinde büyüme gördük. Sadece büyüme de değil, ekonomik açıdan hükümetin de gelirlerinin arttığını gördük.
Türkiye ekonomisinde odaklandığımız bir diğer problem bütçe açığı. Şu an mali politikayı ve bütçe açığını nasıl görüyorsunuz? Yine tekrar etmek istiyorum. Serbest piyasalara bakıp araştırma yaptıkça, serbest piyasanın serbestliği arttığı müddetçe bu açıklarda iyileşme görüyoruz. Cari açık, bütçe rakamlarına göre daha önemli sanırım, öyle değil mi?
Evet, ben de öyle düşünüyorum. Evet, ben de aynısını söylerdim, bu doğru.
Size son sorum ise, Türkiye’deki CDS seviyesi ve risk primi seviyesiyle ilgili. Makro fotoğrafa baktığınızda 2023’e göre daha düşük bir CDS’imiz var ve not artışlarının devamının gelmesini bekliyoruz. Sizin beklentiniz nedir bu konuda?
Kredi notu değerlendirme kuruluşları açısından ben onların not arttırmaya geçeceğini düşünüyor muyum? Bence Türkiye, yani ben az önce söylediğim gibi bence özellikle yeni göreve gelen Merkez Bankası Başkanı ve Maliye Bakanı’yla birlikte ben optimistiğim. Kredi notları gelişecek, iyileşecektir ve buradaki şirketlerden bazılarını da Amerikan borsalarında göreceğiz diye umuyorum. Sonuç olarak onlardan da pozitif sonuçlar bekliyor olacağız.
Hala 3 kademe not artışına ihtiyacımız var. Önümüzdeki yıl siz Türkiye’nin yatırım yapılabilir bir ülke olacağını düşünüyor musunuz?
Eğer doğru hareketler, hamleler yapılırsa evet.
Bay Anderson, son olarak Wall Street Partner olarak Türkiye’deki amacınız nedir? Bize biraz rakamlarla hedeflerinizi paylaşıp detay verebilir misiniz lütfen?
Tabii ki. Yani benim rüyam, amacım Türkiye’den üç ila beş şirketi Amerika borsasına taşımak, bu hangi yöntemle olursa olsun. Tabii ki başlangıçta yapacağım şey ise o şirketin ne kadar ileri gidebileceğini göstermek, o şirketin çok iyi gitmesini sağlayacağız. Bu konuda kararlıyız. Bence bu noktadan sonra da diğer şirketler görüp biz de bu yolu deneyelim diyecektir ve genel olarak iyi bir tecrübe edineceğiz diye düşünüyorum. al Partner CEO’su Douglas Sanders’ını ailece bu bölümde. Kendisine bir kez daha teşekkür ediyoruz.