UBS ABD’de yatırım bankacılığı alanında Wall Street devlerinin ardından ilk sırada yer almayı hedefliyor. Altıncılık düşük bir hedef gibi görülse de ABD bankaları bu alanda çetin ceviz olduğunu kanıtladı.
İsviçre bankası UBS, ABD yatırım bankacılığı piyasasında önemli bir oyuncu olma hayalinden havlu attıktan on yıldan fazla bir süre sonra yeni bir hamleye girişti. Ancak finans devinin hırsları bu sefer biraz daha ölçülü.
UBS yöneticileri, yerel rakibi Credit Suisse’in devralınması ve diğer küresel rakiplerindeki kargaşadan yararlanarak ABD’deki işletmesini yeniden kurmak için aradıkları fırsatı bulduklarını söylüyor. Üst düzey sözleşme bankacıları için yoğun bir işe alım sürecinde olan UBS, araştırma kapsamlarını genişletti ve potansiyel müşterilerle olan müzakerelerini hızlandırdı.
Ancak CEO Sergio Ermotti öncelikle servet yönetimi firması olarak kalma hedeflerinin olduğunu belirtiyor ve ne kadar yükselebilecekleri konusunda gerçekçi bir yol izlemeye çalışıyor.
Wall Street Journal’ın haberine göre, UBS Yatırım Bankası Başkanı Rob Karofsky İsviçre bankasının hedefinin ABD’de yatırım bankaları arasında 6 numara haline gelmek olduğunu söyledi. Büyük hırslarıyla bilinen bu sektörde altıncılık oldukça mütevazı bir hedef.
Yatırım bankacılığı alanındaki en büyük pazar olan ABD aynı zamanda başarısız olan birçok Wall Street’e genişleme planıyla da dolu. Goldman Sachs, JPMorgan Chase ve Bank of America gibi bankacılık devleri yerel pazarlarında çetin ceviz olduklarını zaman içerisinde kanıtladı. UBS de dahil olmak üzere Avrupalı bankalarsa Wall Street devleriyle mücadele etmekte özellikle zorlandı.
2014’te Deutsche Bank’ın elde ettiği başarıdan bu yana hiçbir Avrupalı banka küresel yatırım bankacılığı getirisi alanında ilk beşe giremedi.
Deutsche Bank ve HSBC’nin ABD firmalarının hegemonyasını kırma girişimleri de nihayetinde başarısız oldu. Karofsky ise UBS’in şu anki hedefinin Wall Street devlerini kendi evlerinde yenmek olmadığını söyledi. UBS Yatırım Bankası Başkanı bunun yerine geri kalan bankalar arasında en iyisi olmayı ve dünya çapında önemli bir oyuncu haline gelmeyi hedefliyor.
Karofsky, “Dünyanın Avrupalı bir küresel şampiyona ihtiyacı var ve biz yakın zamanda Avrupa’nın küresel şampiyonu olduk” dedi.
UBS’in bu mütevazı hedefine ulaşması bile kolay olmayabilir. İsviçre bankasının kurumsal stratejisi bankanın varlıklarının yalnızca %25’ini yatırım bankacılığına aktarmasına izin veriyor. Bu da firmanın sözleşme için firmalara verebileceği kredileri sınırlandırabilir. Ayrıca yatırımcılar, İsviçreli siyasiler ve düzenleyici kurumlar da UBS’in yeniden servet dolaşımlı bir yatırım bankası haline gelmesini istemiyor. Bankanın planı sözleşme bankacılığı faaliyetlerinin azalması ve rakip bankaların personel sayısını azaltmasıyla birlikte başlatıldı.
Dealogic’in gelir bazlı sıralamasına göre 2022 yılında UBS Amerika’daki yatırım bankaları arasında 25. sırada yer aldı. Banka beklendiği üzere Avrupa ve Asya’da ABD’dekinden daha iyi bir derece aldı.
UBS daha önce de ABD yatırım bankası piyasasına girmeye çalışmıştı. İsviçre bankası 2000 yılında ABD’de ilk 5’e girme hedefine liderlik etmesi için yıldız bankacı Ken Moelis’i işe almıştı. UBS 2008’de Amerika’da 7. sıraya, dünya çapında da 4. sıraya kadar yükselmişti.
Ardından gelen 2008 Küresel Finans Krizi UBS’in sert kayıplara maruz kalmasına ve yerel hükümeti tarafından iflastan kurtarılmasına yol açtı. 2011 yılında CEO olarak atanan Ermotti uzun süredir bankanın yatırım bankacılığı ve servet yönetimi olmak üzere eşit büyüklükte iki sütun olarak büyümesi planını reddetti.
Bankanın stratejisindeki değişim varlık dünya milyarderlerinin yarısını bankasında toplayan UBS’i istikrara kavuşturdu ve yerel rakibi Credit Suisse’i yutacak bir konuma getirdi. Ancak UBS’in ABD’deki yatırım bankası oldukça geride kaldı.
Morgan Stanley’de on yıldan fazla bir süre görev yapan ve 2014’te UBS’e katılan Karofsky, “Tehlikeli bir şekilde önemsiz bir banka hale gelmeye yakındık” diyor.
Bu yılın ocak ayında, Banka sermayesinin büyük kısmını varlık yönetimi için kullanma stratejisine sadık kaldı. Ancak bankanın grup yönetim kuruluna ABD’de yeniden genişleme konusunda teklif verildi. Bu Karofsky’nin eski bankası için oldukça işe yarayan ve birkaç bankanın da taklit etmeye çalıştığı bir kombinasyon. Kıdemli yönetici bu taktiği sayesinde genişleme planına devam etmek için onay da aldı.
Mart ayında ise UBS’in başına adeta devlet kuşu kondu. Bankanın İsviçre’deki yerel rakibi iflasa yaklaştı ve UBS de rakibini devlet yardımı ile satın almayı kabul etti. Kurtarma anlaşması UBS’in ABD’deki pozisyonunu bir anda güçlendirdi ve Karofsky’e göre tek bir hamlede on yıllık bir büyüme sağlayarak planlarını geliştirdi. 2020’de ayrılan Ermotti, Credit Suisse satın alımının entegrasyonuna yardımcı olmak için mart ayında CEO olarak yeniden atandı.
UBS, yatırım bankasının işinin yaklaşık %30-40’ını temsil etmek için daha yüksek marjlar vaat eden özel sermaye şirketlerini hedefliyor. Milyonlarca dolarlık birleşme anlaşması getirileri ve bunlarla birlikte gelebilecek yan işler olasılığı göz önüne alındığında, büyük kurumsal müşterilerle yeni sözleşmeler kazanabilmek hâlâ ciddi bir öncelik.
Banka yöneticileri erken sonuçlar gördüklerini söylüyor. Ancak yatırım bankacılarının takıntılı olduğu lig tablolarına bu sonuçların çok az bir kısmı yansıdı. UBS-Credit Suisse birleşimi bu yıl şimdiye kadar ABD’de 12. sırada yer alıyor.