Wall Street, ABD ekonomisinin 2024’te bazı sıkıntılarla boğuşacak olmasına rağmen ‘normalleşeceğine’ inanıyor.
ABD ekonomisinin 2024 yılına ilişkin görünümünün, bazı olumlu ve olumsuz haberlere göre şekillenmesi bekleniyor. Wall Street’in ise ekonomiye dair genel kanaati, bir rahatlama yaşanacağı şeklinde.
Wall Street, ABD ekonomisinin 2024 yılında bir ‘normalleşme çağı’na gireceği görüşünde. Ancak ‘normalleşme’ kavramı, bazı isimlerce ‘yeni normal’ olarak da nitelendiriliyor. Bunda ise kerteriz alınan noktanın pandemi öncesi olduğu görülüyor.
‘Normalleşme’ çağı
Fortune’dan Eleanor Pringle’ın haberine göre, ABD ekonomisinin 2024 yılına ilişkin görünümü söz konusu olduğunda iyi haberlerin yanı sıra kötü haberlerden söz etmek de mümkün. İyi haber şu ki Wall Street’in yakında herhangi bir şok olmayacağına yönelik görüşü kesinlik kazanmış gibi görünüyor.
Pandemiden sonra, aşırı enflasyon, yüksek faiz oranları, toplu işten çıkarmalar ve dünyanın en büyük şirketlerinden bazılarındaki sıkıntılar, Wall Street tarafından bir tür rahatlamanın habercisi olarak değerlendiriliyor. Kötü haber şu ki enflasyon, yüksek faiz oranları ve iş gücü piyasasındaki değişimlerin hala gündem olması bekleniyor. Özetle, Wall Street, ABD toplumuna yayılmış genel ekonomik sorunların standartlaşacağı bir yıl bekliyor.
Gelecek yılın genel görünümüne baktığımızda Wall Street’te öne çıkan ilk kelimenin ‘normal’ olduğu görülüyor. Bu kelimeye, Bank of America’nın önümüzdeki yıla bakışında 23 kez, UBS’de 11 kez, Goldman Sachs’ın 2024 makro görünümünde 14 kez ve yıl sonu yuvarlak masa toplantısında 11 kez karşımıza çıktığı görülüyor.
Bu istikrar sadece ekonomik barometrelerle de sınırlı değil. İş gücü piyasası ve lüks mallar endüstrisi gibi sektörler, yeni gerçekliklerinden pek memnun olmasalar da, yeni buldukları dengeyi şimdiden rapor etmeye başladılar bile.
Wall Street’teki bazı analistler belirli barometrelerin salgın öncesi seviyelere dönmesini beklerken, diğerleri belirli ekonomik dalgalanmaların sakinleşmesinin 2020’ye dönüşün bir göstergesi olmadığı, bunun yalnızca ‘yeni bir normal’in oluşması anlamına geldiği konusunda uyarıyor. Wall Street’in daha temkinli isimleri ise herhangi bir istikrarı hafife almamaları konusunda yatırımcıları uyarıyor.
Müdahale sonlanıyor
Geride kalan birkaç yıl, küresel ekonomileri keşfedilmemiş sulara yönlendirmek için cephaneliklerindeki her türlü silahı kullanan hükümetlerin ve merkez bankalarının bir dizi saldırgan müdahalesine yol açtı. Bu, konut piyasası gibi büyük sektörleri nispeten erişilebilir kılan görece düşük faiz oranları ve enflasyon döneminin ardından özel bir şok anlamına geldi.
Her ne kadar Wall Street’teki pek çok kişi Fed’in salgın öncesindeki müdahale seviyelerine geri adım atacağını söylese de, tüketicilerin 2010’larda sahip olduğu çok düşük faiz oranlarının tamamen ortadan kalktığı da açık gözüküyor.
Bireylerin, aynı zamanda, hükümetler tarafından kendilerine sağlanan devasa parasal ve mali desteklere de elveda demesi gerekiyor. Bu noktada, ister çalışanların ücretsiz izne çıkarılmasının maliyetinin ödenmesi, ister vergi indirimleri, isterse tüketicilerin tekrar harcamaya dönmelerine yardımcı olacak planlar olsun, neredeyse herkes hemfikir gözüküyor.
Geçen ay Fortune ve diğer medya kuruluşlarıyla yapılan yuvarlak masa toplantısında Goldman Sachs Baş Ekonomisti Jan Hatzius, mallara olan talebin hizmetlere olan talebi aşmaya başladığını söyledi.
Hatzius, “Bunun bir kısmı, hem mali hem de parasal açıdan 2022 ve 2023’te tersine çevrilen çok ama çok genişlemeci makro politikalardan kaynaklandı. Ancak mesele şu ki, bunların çoğu normalleşti ve bu normalleşme, GSYİH üzerinde anlamlı olumsuz etkiler yaratmadan enflasyonun düşmesine olanak sağladı. GSYH hâlâ hızlı bir tempoda olmasa da normal bir hızda büyüyor” dedi.
UBS, 2024 görünümünde enflasyonun ve oranların ‘normale döndüğünü’ görmeyi beklediğini belirterek şöyle konuştu: “Temel senaryomuzda, ABD ve Euro Bölgesi çekirdek tüketici fiyatları enflasyonunun 2024 yılını yüzde 2-2,5 aralığında bitirmesini bekliyoruz. Temel faktörler arasında ev sahibi kaynaklı enflasyonun düşmesi, zayıf tüketici talebi ve daha yavaş ücret artışı yer alıyor.”
UBS, Fed’in kendisini ekonominin iç işleyişinden kurtarması nedeniyle 2024’te faiz indirimi görmeyi beklediğini de söyleyerek şunları ekliyor: “Politika yapıcıların yıl ortasına kadar enflasyonun sürdürülebilir bir şekilde hedefe doğru düştüğünden yeterince emin olacaklarına inanıyoruz.”
Tüketiciler başa dönüyor
Eğlence sektörünün de yeniden açılmasıyla birlikte sosyalleşmeye ve işe gidip gelmeye başlayan tüketicilerin artık savurganlık yapmak için kullanabilecekleri bir nakit tamponu kalmadı. Pandemi sırasında lüks sektörü patlama yaşadı; öyle ki Forbes’un tahminine göre 2020 ile 2021 arasında LVMH patronu Bernard Arnault’un serveti iki kattan fazla artarak 76 milyar dolardan 186,3 milyar dolara çıktı.
LVMH’nin CFO’su Jean-Jacques Guiony, Ekim ayında analistlere, “Üç güçlü yılın ve olağanüstü yılların ardından büyüme, tarihsel ortalamaya daha uygun rakamlara doğru yaklaşıyor” dedi.
Lüks sektörüyle ilgili bir Bank of America notunda, 12 kez ‘normal’ veya ‘normalleşme’ sözcüğünden bahsediliyor ve sektördeki yavaşlamanın “Avrupa ve Amerika’daki harcamalardaki normalleşmeden kaynaklandığı, buna karşın Çin talebinin sağlam kalmaya devam ettiği” ifade ediliyor.
Gerçekten de bu hafta BofA CEO’su Brian Moynihan, tüketicilerin normale dönüşünü izlediğini söyledi. Bir tüketici olarak konuşan Moynihan bu durumu şöyle açıkladı: “Pandemi sırasında tüm bunları satın aldığım için ürünlere biraz daha az para harcıyorum. Tekrar satın almama gerek yok. Ama eğlence yapıyorum. Daha çok seyahat ediyorum. Ve böylece tüketicilerin para harcama şekli dengeleniyor.”
Hatzius, tüketici harcamalarındaki dengelenmenin aynı zamanda daha normal tasarruf seviyelerine dönüşle dengelendiğinin altını çiziyor. Buna hükümet desteğinin normalleşmesini de eklemek gerekiyor.
Hatzius, “Aşırı tasarruflar 2022’de son derece önemliydi çünkü gerçek harcanabilir kişisel gelir 2022’de, kısmen enflasyondaki artış nedeniyle, kısmen de transfer ödemelerinin normalleşmesi ve Covid ile ilgili destek ödemelerindeki azalma nedeniyle keskin bir şekilde düştü” diye açıkladı.
Hatzius, iş gücü piyasasındaki ‘çok önemli’ yeniden dengeleme sayesinde teknenin daha da istikrara kavuşacağını umduğunu sözlerine ekledi ve şunu söyledi: “Bundan önceki ücret artışı ve fiyat enflasyonunu besleyen bir miktar gecikme var.”
Gerçekten de iş gücü sektöründe arz ve talep faktörleri dengelenmeye başladı. ABD Çalışma İstatistikleri Bürosu’nun son açıklaması, açılan iş sayısının yavaşlamaya devam ettiğini, işe alınanların ise 5,9 milyonda nispeten değişmeden kaldığını gösterdi.
Ancak talebin düşmeye başlamasına rağmen istihdam oranı bir artış göstermedi. Hem yüzde 62,7 olan iş gücüne katılım oranı hem de yüzde 60,2 olan istihdam-nüfus oranı Ekim ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre çok az değişti.
Trendlere odaklanın
Uzmanlar ayrıca pandemi öncesi rakamlardan 2024 verilerine düz bir çizgi çizilmemesi ve normallik ilan edilmemesi konusunda da uyarıda bulunuyor.
Stanford Üniversitesi’nde ekonomist ve ekonomi profesörü olan Nick Bloom, ABD uçuş millerinin ayda 88 milyar mil bir rakamla salgın öncesi seviyelere geri döndüğüne dair ‘şaşırtıcı’ gerçeğe dikkat çekiyor. Ancak Bloom, bu rakamın ‘pandemi öncesi trendin 12 milyar mil altında’ olduğunu da ekliyor. Bloom, “İnsanlar zenginleştikçe ve nüfus arttıkça seyahat de artıyor, dolayısıyla trend gerçek bir referans noktasıdır” diyor.
KPMG ABD Baş Ekonomisti Dianne Swonk, “İş seyahati eğlence kadar güçlü değil” yanıtını veriyor ve trendin ‘karma ve uzaktan toplantıların genişletilmesi’ kaynaklı olduğunu söyleyerek şunu ekliyor: “ABD’den yurt dışına yapılan seyahatler, ABD’ye gelen yabancı gezginlerden daha güçlü.”
Tekne rotasından sapabilir mi?
Ve diğer birçok uyarının yanı sıra bu uyarı, JPMorgan Chase’in ‘normalleşme’ anlatısından uzaklaşıp bunun yerine ‘yeni normal’ için bir çerçeve çizmesinin nedeni olabilir.
JPMorgan ABD Yatırım Stratejisi Başkanı Jacob Manoukian, “Görüşümüz, ‘yeni normal’in birçok açıdan ‘eski normal’e çok benzediği yönünde. Enflasyonun yüzde 2 civarında veya üzerinde olması durumunda nakit faiz oranlarının pozitif olacağını düşünüyoruz. Daha büyük bir fark gibi görünen şey, hükümetin ekonomi üzerinde yaratmak istediği etkidir. Enflasyonu Azaltma Yasası, CHIP Yasası ve Altyapı Yasası, eyaletler arası otoyol sisteminden bu yana sanayi politikasının en büyük parçaları. Hükümlerin hali hazırda ekonomik faaliyet üzerinde anlamlı bir etkisi var” diyor.
JPMorgan’ın gerçekliğinde, Fed’in yüzde 2’lik enflasyon hedefi aynı zamanda barometrede bir ‘tavan’ yerine bir ‘taban’ı temsil ediyor ve Manoukian bunu şöyle açıklıyor: “Faiz indirimine ne zaman başlanacağı söz konusu olduğunda, Fed’in yüzde 2’lik enflasyon hedefini kitabi anlamda kabul edeceğini kast ettiğini düşünmüyoruz. Portföylerde hâlâ enflasyonun satın alma gücü üzerindeki yıpratıcı etkilerinden korunmaya odaklanmış durumdayız.”
Bankanın CEO’su Jamie Dimon da yeni normali altüst edebileceğinden korktuğu faktörler konusunda oldukça açık davranıyor ve jeopolitik gerilimlerin de bunlardan biri olduğunun altını çiziyor. Eylül ayında Wall Street efsanesi, artan jeopolitik gerilimlerin ‘kesinlikle’ küresel ekonomiye yönelik en büyük tehdit olduğunu söylemişti.
Dimon, “Enflasyonla daha önce uğraştık, açıklarla daha önce uğraştık, durgunluklarla daha önce uğraştık ve 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana böyle bir şeyi pek görmedik” dedi.
Manoukian, 2023’ün moda deyimi olan yapay zekanın da genel görünümü değiştirebileceğini ekliyor ve şöyle diyor: “Yapay zekanın oyunun kurallarını değiştireceğini düşünüyoruz ancak bu eğilimin henüz çok başındayız ve olası sonuçların kapsamı geniş. İnternet sonunda dünyayı değiştirdi; beklenenden sadece 10 ila 15 yıl daha uzun sürdü. Aynı şey yapay zeka için de geçerli olabilir. Öte yandan, yapay zeka, potansiyel büyümeyi ve kurumsal karları artıran üretkenlik faydalarını, piyasaların önceden fiyatlandırmada zorlanacağı bir şekilde katalize edebilir.”